14 Şubat 2016 Pazar

Rocky, Cohen ve Muhsin Bey'den Örneklerle Hayatım*

   Sevgili Meriç;
  Kitabını "dost yazmış uleynn" sevinciyle aldı geldi Şerif. Senaristten ne kadar yazar olur merakıyla okumaya başladım, hikayelerden oluşan kitaplara adını sevdiğim hikayeden başlarım senin kitabınada öyle başladım. İlk okuduğum hikayen gecenin geç bir saatiydi uykusuzluktan delirdiğim bir andan olsa gerek, derinden yakalayamadı beni.

 

  "Yav ne söylerim ben beğendin mi derse?" darlanması yaşayarak uyudum. Yani vurmadı anlıyacağın. Valla hepsini okuyunca aynı ruh halindeysem söylerim yeaa diye de ruhuma "dürüst ol kıvırtma len sende" diye ayar da verdim, uyumaya uğraşırken.

   Üç gündür sabahları okuyarak bu sabah bitirdim, ilk öğrendiğim şey bu kitaba öykü kitabı denmez, baştan başlayarak adam gibi okuyacaksın. Gezginleri takip ederim bazen ruhum takılır yanlarına gidemediğim, asla gidemeyeceğim yerleri gezdirirler bana. Senin kitabınsa kendi ruhumun derinliklerini gezdirdi ve o kadar çok aynı yerlerde aynı duygular da kesişmişiz ki, çok şaşırdım.

   Kitaplarda beğendiğim yerlerin altını çizmeyi sevmem onlar kendi ruhumuzun haritasından tüyolar taşır diye kendimi saklarım. Okusun diye başkalarına da veririm kitaplarımı o yüzden herkesin görmesini istemem çizdiklerimi. 

   İlk vurulduğum satırı face de paylaşayım dedim. Dur şimdi vurulduğum yerleri bulmalıyım.
""Ölümü sevdiğin birinin yanına koyamıyorsun, birini seviyorsan ne yaparsan yap ölmüyor."" Ve dannn vuruldum kocaman bir kendime yuvarlandım. Kitabın boyunca istediğin yerde ve kendimde yaşattın, her duygun canlı taşındı.

   Her yıl gittikçe çoğalan sayıda izlediğim filmler, az sayıda yabancı diziler, onca kitap onca dergi beni narsist bir puşta dönüştürüyor usulden farkındayım. Her şeyi beğenmez oldum, geçiremediği duygu yönetmenden mi? Oyuncudan mı kaynaklı? Anlamaya çalışarak "ağlatmıyosan güldürmüyosan ne halt anlatıyosan anlamadım geçmedi duygun arkadaş" deyip anında unutuyorum izlediğimi, okuduğumu Çok azı unutulmazlarıma kaydedilir. Geldiğim yer şu anda bu valla, yapacak bişim yok.

   Giuseppe Tornatore Cennet sinemasıyla birinci sıramdadır, ona ithafen açıldı senin sinemanın kapıları da. Oradan geçip her öykünü bir film gibi izledim, okumadım resmen izledim her sahne canlandı net, iki yerinde gözlerim doldu. Ama bu sabah gümbür gümbür ağladım, yatarak okurum kitaplarımı, yastığım ıslanınca kalkıp mendil aldım. Orayı yüz yüze gelince söylerim spoiler içermesin diye çok not yazmayacağım.

   ""Geçmişimin okyanus dalgaları gibi çekilip çekilip en gafil olduğum anlarda beni vurması, yapılmamış onca şey, söylenmemiş sözler, zamanın acımasız bir istikrarla hayatımdan eksiliyor olması değildi.
Sonunda buldum;Gençliğim bitmişti bu gece, bu gece gençliğimin son gecesiydi...""

   Yukarıda ki senin kitabından alıntı kısım benim bundan önceki yazım "HİÇim"in genç versiyonunu anımsattı, orta yaşımla vedalaştım bende 2015 de. 

   Meriç Demiray seni Olcay'ın mezuniyetine çekilen rol aldığımız kısa filmin makara galasında tanıdım, Gökova bisiklet turunda gönlümde ince insanların derin duygudaşların bölümüne sessizce oturdun. Sağlam derin bir kadın ve bir kız çocuğu dilemiştim sana (ister inan ister inanma yeminle valla) ikisi de geldi hayatına.Bunca duyguyu taşıyan kitabına teşekkürler, her öykün film olacak biliyorum ve duygu geçmezse söylerim ona göre :) Kocaman sevgiler...   

 Dip not: Senarist kitap yazarsa filmli kitap olurmuş saygılar, ön yargıma da "yürü git len sende kimbilir kaç filmi kitabı senin yüzünden atladım" :)   

8 Şubat 2016 Pazartesi

HİÇİM

  Ülkede yaşanan olumsuzluklara üzülmekten ruhum sık sık köşelere sıkışır oldu. Bedenimi hasta eden yerlere yuvarlanmaya başlayınca, sloganımı çizdim "55 yaşındayım etim butum belli dünya ben doğmadan önce de böyleydi, ben gidince de böyle olacak". Tarihe göz atmamız yeterli her dönem vahşet diz boyu oldu, daha beter ne olabilir dedikçe daha beterini duyar olduk.

   Geçen de spiritüel derinliği olan biriyle tanıştım, hep ilgimi çeker mana aleminde yolcu olanların güzel anlatıcılarını dinlemek. Ama iki dakika da ettiği iki kelime, anında kendime mesajı gönderdi. Kendisinin bir şey olduğunu söyleyen iki kelimesi, benim HİÇ olduğumu belgeledi.

   Ben bu dünya için görevlerimi tamamladım (kendimce bilmediğim görevlerim vardır belki daha) anneme gönderildim düşürmek için her şeyi yapmış en sonunda ağır bir kanama geçiriyor aklı çıkmış "yaşarsam doğurucam" demiş. Sonraki yıllarda Şerif'in de sayesinde hayatının zorluklarını kaldırdık, o çocuklarımıza baktı evimizle ilgilendi, biz gönül rahatlığıyla çalıştık. 17 yıl emeklilik güzelliği gibi yaşadı hayatın kendini hırpalamasından kurtuldu az da olsa. Her daim dua etmiştir, hala üzerimize sevgisini şefkatini gönderiyor oralardan. 

   Annemden sonra hayata bakışım değişti. Kızlarımı büyüttüm kendimce elimden gelenin en iyisini yapmaya uğraştım hala da uğraşıyorum. Şerif'e de becerebildiğim kadar yoldaş oldum, evliliğin dayatmalarında çok arızamız çıksa da, 31 yıldır beraberiz.

   Uzaydan dünyaya bakan fotolar en çok hiç olduğumuzu belirtir. Nokta bile değiliz evrende, kocamanız sandığımız kendi yarattığımız egolarımızdır. HİÇİZ VE ÖLÜMLÜYÜZ, ülkenin en zengini genç yaşında ölünce krize girdi insanlar. Onca zengin bile olsan vaktin gelmişse bilet kesilir gidersin, her şey o vakitte gizlidir. Kendi ölümlü olmalarını gördüler gidenin arkasında ve çok korktular.

   Bu dünya için görev sandıklarımı tamamladım dediğim de, ruhum da emekli moduna geçti. Kendi içime bakıyorum kocaman HİÇ oluşuma ve derin bir huzurun yolunda yürür oldum.Bunun getirdiği düzenlemeler de yapıyorum sık sık.

   Ruhunda huzur olmayanlardan kaçıyorum, buna büyük kızım da (sanatçılar her daim huzursuz sanırım) Şerif de dahil, ince bir kapı çekiyorum. Görüştüğüm insan sayısını çok azalttım onların kendi çöpünü, endişelerini, huzursuzluklarını istemiyorum. Ruhunda yalan barındırandan uzak duruyorum, yalnızlığın huzurunu zaten severdim ama yeni derinlikler keşfediyorum.

   Mevlana'nın felsefesinin ana maddeleriymiş "HİÇ" olmak. Araştırmışlığım yok, bedene dövmeye karşıyım sevmem.
yahudilere vurulan numaralardan dolayıdır dövme sevmeyişim. Ama bu günlerde hiçliğin sembolü bir semazen nakşettireyim diye aklımdan geçti bir kısacık an. Yağar şimdi bana evrenden o semazenler eminim buna :)

   Keşişleri anlar oldum sessizce dağ başlarında bir ömür yaşanır mı ya öyle de derdim enfes yaşanırmış, he ben yaparmıyım? Yok yapamam yaşamın kendi devinimine hayranım, içinde barındırdığı güzellikleri görebilmekten payıma düşeni yaşayabiliyor olmaktan da mutluyum. Hiçten geldik hiçe gidiyoruz gel yanımda yürü, bırak karanlığı, ışıklanalım insan sevgimizde...

   Meraklısına dip not: Kafayı sıyırmadım :)