28 Haziran 2013 Cuma

94'lülerin Yasa Karşı Duruşları

   Kızımın dostu babasını kaybetti ansızın, duyulduğu an üç arkadaş hızla gecenin bir vakti hastaneye koşturdular. Kaybın yaşandığı ana tanık olan üç kız, hayatlarında ilk kez yaşadıkları bu acılı andaki duruşlarıyla, dostlarına kol kanat gerişleriyle, hayranlığımı kazandılar.

   Gecenin bir vakti, küçük kızım ilköğretim tayfasını haberdar etti, diğerleri lise tayfasını. Ertesi gün oluk oluk aktılar arkadaşlarının yanına. Hepsi kaybın aniliğinden ürkmüş, ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını bilemeyen halleriyle, sessizce, sevgi yumağı halinde, birbirlerine sokulup saatlerce oturdular. Zaman zaman evdeki çok kalabalık artınca, oda boşalsın, sıkılıp nasıl gideceklerini bilemediklerini sanıp, "azcık dolaşıp gelin" dedim, hemen çıktılar hepsi. 

    Sona bir ara kapı önündeki devasa ayakkabı yığınını düzenlemeye çıktım, bir yaşlı takılıp düşmesin diye. Anaaa bir baktım merdivenlere sıralanmışlar, stadyum gibi, ara sıra yanan merdiven otomatiğin de, sessizce oturuyorlar, hiç biri gitmemiş. Acaip etkilendim çok duygulandım, kızımızı da onların yanına çıkardık, merdivenlere sıralanmış halleriyle çok acaip bir atmosfer yarattılar o anda.

 Sarıp sarmaladı dostları, gözyaşını sildiler. Bir şeyler yedirmeye uğraştılar. Fısıl fısıl konuştular, onunla ağladılar koro halinde, hepsi beraber, erkek kız birlikte kasmadan kuralsızca, kendi duruşlarıyla, yasa karşı  eylemdeydiler.

   Cami de, mezarlık da, sonrası ev de dakika yalnız bırakmadılar. İlköğretimle lise arkadaşları tlf numaraları alıp verdiler. Birbirlerini biz gidiyoz, şuradayız diye organize ettiler. Anneleri yönlendirdiler, yiyecek çok getirmeyin, yiyecek azaldı getirin, koşup eksik giderdiler, ağlayanlara mendiller uzattılar. Acemice hepsi bulaşık yıkadılar, inanılmaz çay tüketildiğinden bardaklar fabrika bantı gibi döndüğünden sürekli yıkanması gerekti. Ben hepsini izledim gururla, yüreğime çok ama çok iyi geldiler.

   Naparız acısını nasıl azaltırız diye, aralarında konuştular (gözlerim doldu şu anda yazarken bile). Birinin annesi ile lafladığım da "ben gençleri tanıyorum o yüzden Gezi Park olayları beni hiç şaşırtmadı" dedim. Kadın "beni şaşırttı gençler" dedi. Görmesini, bakmasını, onları anlamasını bilmeyenlerin, onların iç dünyasını gözlemleyemeyenlerin  şaşırması normal.

   Kuzenleri de muhteşemdiler, onlar ayrı bir saz grubu gibiydiler, senkronize bir tempoyla, her an her şeye koştular. Hep kuzenlerin adları seslenildi, koş oğlum şuna, koş kızım  buna diye. Sevgi saygı dolu gencecik kuzen ordusu, çok güzeller, çok şanslılar kalabalık oldukları için. 

   Bu gençlerin yaşanan yas anında organize oluşları, küçük bir Gezidir bence. Şimdiki gençler harika diye klişeleşmiyeyim diyecem.  Ama çok harikalar, çok sağlam duruşlular, çok samimi ve doğallar, öyleler yahu. 

   Benim kuşağım, şaşırmadan önce etrafınızı gözlemleyin, şahin gözleri edinin, bakın ne çok güzellik taşıyorlar bize, umudumuzu yeşertmemiz için... 

   

25 Haziran 2013 Salı

Kızımın Dostunun Babası

  Tam 13 yıldır yakın arkadaş çocuklarımız. Zaman zaman bir araya gelir, güler eğlenirdik. Ben sınıf anneliği yaptım İlköğretim de, o da çok ilgili bir baba olduğu sık sık okula geldiğin den sınıf babası derdik ona da şakalaşırdık . İkinci kez sınava girdi kızlarımız, gergin, kızlarımızın sistem tarafından hırpalanışına üzgün, bir yıl geçirdik hep beraber.

   Cumartesi günü Ege Üniversitesin de ayrı kampüslerde girdi kızlar sınava. Aradım telefonla o kadar gerilmişler ki korkuyla açtı kadın. Biraraya geldik lafladık çıkışta gergin değilse kızlar, İkea da yemek yiyelim dedik. Güle oynaya yedik yemeklerimizi. 

    "Ohhh nihayet bitti, eşinin Doçentlik sınavı, kızın sınavı iki yıldır seni de yediler, Abidin bey tatilin başladı artık" demiştim gülüşmüştük. Eve dönerken kendi aramızda Şerif'le, "çok durgun görünüyordu Abidin bey, iyi mi acaba diye de konuşmuştuk". Pazar onlar Suphi Koyuncu da biz Bayraklı Mustafa Kemal'de sınava girdik. Edebiyat'a zevk için girdi kızlar sayısalcı ikisi de. Ondan gerilimsiz geçti pazarımız.

    Pazartesi akşam saat 22.30 da diğer arkadaşı arayıp haber verdi "hastanedeler babası beyin kanaması geçirmiş" dediler hemen koştuk gittik. 5 saattir müdahale ediliyormuş, kalbi durmuş çalıştırmışlar. Medical hastanesine sevk ettiler ameliyata alacaklar diye, hepimiz peşinden. Sessizce gitti kocaman dev gibi adam. Kızının yanındaydım iğne yaptılar, kimse söyleyemedi zikredemedi.

    Daha 19 yaşında offf çok küçük ya. Tek çocuk, babasına deli gibi aşık, baba ona tutkun. Hiç okul servisine bindirmedi, hep baba götürdü getirdi 12 yıl boyunca . "Baba daha çok erken , babam gitmez ki, beni bırakmaz , babam gitmez" sürekli bunları söyledi. Yer altımdan defalarca kaydı. Çok üzüldüm çok. 

   Ben kendi çekip giden Feyiz'imiz den, annemden öğrendim kayıp duygusunu. Nasıl bir çarpıcı yastır, enkazı zamanla kaldırılsa da, bıraktığı hasar onarılmazdır, çok iyi biliyorum. Gidişlerin bana öğrettiği, beni daha iyi bir insan yaptı, hayattan beklediklerim azaldı, öfkelerim geçti. İnsanlardan beklentilerim bitti, daha da kaçar oldum kavgadan, tartışmadan, sürtüşmeden.

    Hayatta bir varsın, bir yoksun, her şey anlamsız. Kalp kırıp kalbiniz kırılıp, sevdiğiniz insanlardan küslük denen saçma pasif  direnişlerle uzak kalmayın. O direnişin kazanımı yok, kaybı çoktur. 
   Sizin için önemli, onun için önemli olduğunuzun hissettirildiği, özel dostlarınızı hep koruyun, kollayın onlardan vaz geçmeyin. Sürekli sizi üzenlerden de hemen kaçın, izin vermeyin sizi üzmelerine. Hayat çok kısa, herşey anlamsız, sürtüşerek geçirmeye değmeyecek kadar da değerli ömür.

    Kızımın ilk kez bu kadar yakınına düştü kayıp duygusu. Yaşayacaklar öğrenecekler henüz 19 yaşın da olsalar da. Çok daha küçücükken, ana baba kaybı yaşayanlara da ağladım ben bu gece... 

5 Haziran 2013 Çarşamba

Benim Gençlerim Benim Veletlerim

   Günlerdir ülkeyi sokakta, net başın da, tv başında takipteyiz. Herkesin ortak yorumu, gençlere çok şaşırdılar onları asosyal, kendini ifade edemiyen, bencil, sanal alem gençleri olarak görüyorlar dı, çoğu yaşıtım kuşağım bunları söyleyenler. Ben her zaman gençlerden umutlu olduğumu söyledim. Ve olanlara zerre kadar şaşırmadım, gençlerin  yapacaklarına  ulaşacak zeka ve donanıma sahip olduklarını biliyorum, onlar teknolojiyi de kullanıp çok hızlı hareket ediyorlar, ülkem yeni öğrendi sadece. 

    Kızlarımın arasın da sekiz yaş var, bu kadar yıldır da, onların arkadaşları bizim evde yemiş içmiş söyleşmiştir. Hayranlıkla uzun sohbetler etmişimdir onlarla. Bir sürü şeye bakışımı değiştirmişler anlamamı sağlamışlardır.

    Ben Allah'ın bir lütfu olarak, bisikletçi gençlerimin  aralarındayım dört yıldır. Bisiklet sayesinde sızdım yaşamlarına. Aldılar beni hayal edemeyeceğim, bir sevgi ve saygıyla kuşattılar. Türk atasözü "bir insanı ancak yola çıktığın da tanırsın" der. Ben onlarla günlerce bisiklet tepesin de çadırlı kamplara gittim.

    Ülkemin dört yanından gelmiş güzelim gençlerimle, tanışma laflama şansım oldu. Beni o yollar da o rampalar da hep koruyup kolladılar, sahiplendiler, sürüklediler, kahkahalara boğdular. "Gidemiyosun bin kamyonete" demediler "binme gel biz seni taşırız" dediler ve taşıdılar da. Ben bisikletin tepesindeyken, bir eliyle sırtımdan bilek gücüyle iterek taşıdılar (bilmeyenlere açıklamadır bu).

   Hiç biri kimsenin kariyerini maaşını sormadı. Hepsi doğaya saygılı, çöpünü kendi taşıyan, hayvan sever, pırıl pırıl gençlerim. Mizah duyguları hoş görüleri inanılmaz, onlara "velet" deme nedenimdir bu yönleri. Muhteşem muzip, yaramaz, oyunbazdırlar, merhametli, duygusal, aşka, sanata hayrandırlar. Delikanlıdırlar tek kişiyi severler, aldatmazlar, dertleri  "sadece sevişelim lan" değildir. Aşkla sevişsinler de zaten :)

   Başlarına egolu başkan istemezler, üç beş gruplaşıp kendi pedallarını çevirirler. Kimsenin askeri olmazlar, kula kulluk onlara terstir. Ben onları çoktandır  tanıyorum, siz yeni tanıdınız sadece.

   Benim yaş kuşağımın çoğu, kendi yaşadıkları 12 eylül öncesin de kaldılar. Bu yüzden bu gençleri anlayacak kadar sokulmadılar onlara. Oysa şu anda suskun medyanın, ötmeye başlayan bülbülleri, siyasetçi denen sevimsizler, aynı şeyi hep bir ağızdan söylüyorlar. BUNLAR BAMBAŞKA BİR ŞEYLER.

   Onların dünyalarına kabul edilmenin yolu, kendi yargılarınızı değiştirmenizden geçer. Onlardan hep bir şey bekliyorsunuz. İyi bir okula gir, iyi bir iş bul, iyi bir eş bul iki tane çocuk yap, ev araba al sona da yazlık al. Çocukların iyi okullar da okusun, boşanma sakın. Aşkı unut. Sona da öl, "mezar yerini de önceden al aman ha " diyen bile vardır. Ne gülüyonuz aynen bunları istiyor, anne babalar.

   Lan tüm bunların olma anın da, bir kere bile MUTLU mu benim çocuğum dediniz mi, dert ettikleri nedeni anlamaya uğraşdınız mı? Off lan off içim şişiyo sizle kuşağım.

    Geçen de sevdiğim bir veledimin  annesi bana "sen de çocuklarının mutluluğunu önemseyen anneymişin öle annattı kızım " dedi. Kızımın üniversite sınavı için yorum yapıyo. Yahu benim için hangi okulda okuduğu zerre kadar önemli değil, her sabah severek gideceği işi olsun, MUTLU olsun ne iş yaparsa yapsın, inan ki umurum da değil diye anlatmaya çalıştım. Mutluluktan anladıklarımız çok farklıydı.

   Ama yok abi kadın beni anlamaktan uzak, ben arkama bakmadan kaçtım, gençler sizi yanına yaklaştırmasın bile kuşağımın kuralcıları . 
   Aynı iktidarın istekleri alayın da, onu yapma, bunu yapma, o cız, bu kaka, hep bildirim ver, hiç geri bildirim alma. Hay kafanıza sıçayım sevimsiz kuşağım. 

   Güzel ülkemin aydınlık gençleri bu ülke, ana babanızdan başlayıp alayı, sizi yeni tanıdı. Göreceğimiz güzel günlerin mimarları, ben sizleri çok önceden tanımanın bahtiyarlığındayım. 


   Benim gençlerim benim veletlerim, laynnn bu kadar yalakalıktan sona, 80 yaşlarım da bile  bisikletimi iteceksiniz ben annamam yeeaanndınızz. Elektrikli bisiklet alsam bile, arada bozuldu laaan, deyip ittirticem size test amacıyla bakam "hala beni seviyonuz" mu diye, çok şerefsiz bi yaşlı gördüm kendimi ayol :)  Dört kollumun dördü de sizlerin omuzun da gideceğim eminim buna. Yaşayacağımız upuzun aydınlık günlerden sona ama :)

Foto için Cem Yatman'a tşkler..