28 Ekim 2014 Salı

Çok Çektim Uzun Boyumdan

   Ömrümce hiç bir fayda sağlamadı bana uzun boy, bir tek Şerif uzun boyluyum diye evlenmiş benimle ayol bu bile boşanma sebebi sayılır zekana, mizah duyguna falan de demi :)

   Manisa İzmir arası seyahatlerde yoksulluktan annem bana bilet parası ödemesin diye ön koltuğun altına bacaklarımı "sok sok" diye zorlardı. Bedenim ince narin görüntüden çocuk görünüp yırtıyom ama, boy kızlara göre uzun arkadaş naparsan yap daha fazla sokamazsın. En fenası da büyük abim Edremit'te ortanca Foça'da yaptı askerliklerini onlara da yalnızlıktan sürükler götürürdü beni. Otobüs tutar ana kucağın da 9-10 yaşında seyahat ediyosun korkunçtu yahu.

   İlkokulda boyum uzun diye trampet takımına soktular bir gayretle çalıyom büyülenirim müzik aleti çalanlara herkes balkona bak balkona bak (ritmi bilir benim kuşak) çalıyo ben Ankara'nın bağları inanılmaz uyumsuzluk, oradan borozana verdiler millet "dodot dodot"  çalıyo benim ciğer minnak "fiiiiii"  diye zor ses çıkıyo, koca davulu verdiler çok ağır gidemem ben bunla dedim. (Müzik kulağım ve yeteneğim olmadığını ilkokulda öğretmenler de, çok üzülerek olsa da, ben de kabul ettim.)

   Çok sinirlendi öğretmen, kararlı da ama koyacak bir yere, yürüyüşçüler uzundan kısaya gider boy sıralaması yine en başta ben, ayaklarım uymakta zorlanıyo provalarda zorrrrla uyardım resmi geçitte sallardım herkes  sağ sağ adım ben sol sol adım :)

   Aynı düzen de aynı denemeleri ortaokul da da yaptılar yine yürüyüş başına dikildim hatta bi de başkan olurdum en orta da tek ne sıkıntılı iş grubu idare edicen "sağ sağ sağ pezevenkler sağ" diye de tempo verirlerdi erkeklerin grup (erkek kız ayrımıydık yav biz bak öyleydik galiba) :)

    Ortaokulda enfeksiyonların sıklığından işitme sorunlarım yoğunlaşmıştı sınıfın en önünde oturuyorum sınıfa ilk kez giren öğretmen yalı kazığı gibi bana şaşkın bakar arkaya geç derdi. Hadi bakam açıkla "ben işitemiyom arkada kulak sorunum var" diye. Arkadaş benim bu çıkıp çıkıp laf söylemelerim oralarda başlamış daha ha :)

   Geldim liseye ilk sene öğretmen bakıyo seçiyo direk bana "sen gel Türk bayrağını taşıyacaksın" Allaahhh sıçtık dedim, bayraklar genelde torpilli çocuklara taşıtılır, ama lisede direk boya bakıyolar. "Hocam valla ağır o taşıyamam ben "dedim inanmadı. 

   Tutuşturdu elime bayrağı, direğini tam göbeğime de ortaladı, dengeledi, bıraktı beni ben başladım bir sağa uçuyom bir sola uçuyom bağırıyom da "hocammm tutun beniii" okul yerlere yatıyo gülmekten. Aldılar bayrağı ama fenalaştım, lan etekliyim can hıraş ondan bağırıyom düşsem göt baş açılcek, erkek lisesinden karmaya dönen Endüstri mesleğin ikinci mezunlarındanım hepsi erkek ohooo mezuniyete kadar kurtulamazdım dillerinden. 

   Bitmedi daha çilem ah ah okul bayrağını verdi bu seferde o diğerinden hafif ama yol uzun taşıyamam (ağır zatürreler geçirmiş narin bi tipim yav o zamanlar, hala narinim demi demi :P ) ağlıyacam ama gözlerim doldu. Neyse yırttım yine yürüyüş başındayım bereket başkan değilim.Zaten ilk sene sonrası hep hastalandım deyip gitmedim bayramlara gıcık olurum. Soğukta titretilen çocuklara cencen konuşan kolontorlara oralardan beri deliririm bayram değil işkence herkese.

   Tüm lise boyunca oğlanlar arkamdan "Safinazz, Temellll" diye bağırdılar. "Sulak yer de mi büyüdün anam sen" " fasulye sırığı" "uzun uzun kavaklar dökülüyor yapraklar" diye aşağılayıcı laf atmalara maruz kaldım tüm gençliğim de. Arkadaş ergen erkekler de çok acımasızdı o zamanlar, şimdiki kızların cadılığa evrilmeleri o yıllardan demek ki, alayınızı maymun ediyor o Zeynalarım aferin onlara.

    Kızlarımı mümkün olduğu kadar, kendileri istemedikçe göndermedim o bayramlara, okula kendim gidip hastaydı dedim. Bayramlar yıllardır bu berbatlıkta, aynı militaristlikte,  düzenli rap rapla, çok konuşan müdürlerle, zonzon adamlarla kutlanıyor hiç değişmedi yav.

   Kısacası çok çektim boyumdan çok, hala duymak için önlere sokulduğum her yer de boyumdan utanırım.Çok çektim boyumdan çookk, raflara uzanma, perde takma dışında da bir avantasını görmedim heee.

   Gönlümüzün bayramlarını kutlayalım hep beraber sevgiyle saygıyla kardeşçe barışla.

     Bu yazıyı yazmama vesile, bir dostumun yavrusunun asil karşı duruşu sebep oldu buradan okuyun Maya'mı da tşkler Maya'cım dünya barışı sizlerin elinde...
http://www.greekturkish.com/turkish/sinifta-resmigecit-krizi/...


21 Ekim 2014 Salı

Sadece Sen Olduğun İçin Sevsinler

Dün kendi ruhumda bir çıkıntı yakaladım üzerinde uzunca bir süre düşündüm. Kimbilir ilk kez kim kırdı içimdeki camdan kalbi ki artık dikiş tutmaz olmuş o yaram (yara olduğunu yeni farkettim daha). Zamanla yamarım o patlak lastiği mi.

   Ne zaman bir sevdiğim beni arasa, ya da konuşsak, bir araya gelsek kendim için sanıp uçarım mutlu olurum. Sonra bir bakarım ki uzun bir giriş taksimiymiş o durumlar, bir isteği için, bir sorunu için, ya da sadece çöpünü dökmek içinmiş seninle oluşu. Kadınlar daha ustalar bu konuda her seferin de yutmuşumdur.

   Akşam eşimin kuzeni aradı rahatsızlığımı sordu "sona da ben aslında kombi alıcaz onu danışcaktım" dedi. İçimde kırılan dalı fark ettiğimde direk daldım dalın ardından ruhuma.

   Çıkardığım şaşırttı beni, bana böyle davrananları nasıl kategorize ettiğimi gördüm. Onları duygusuz bulup, yok edilmeliler deyip, nasıl itina ile seri katil sessizliğiyle hayatımdan öldürüp attığımı gördüm. Anlatmaya çalıştığım ( sadece sevdiklerime anlatırım) anlamıyorlarsa benzin döküp her anısını nasıl yaktıp delete tuşuna bastığımı gördüm.

   Neden böyle yapıyorum acaba? İçimdeki sevmeye doyurulmamış çocukta mı sorun, yoksa sevgisiz çıkar üzerine yaşanan günümüz de mi sorun? Onu bulmak için bir profesyonel dost çıkar umarım. 

   Sevdiğini ifade edemeyen bir ailede büyüdüm babam, abilerim, annem, eşim, kızlarım beni hiç güzel sözcüklerle sevmediler, ağız dolusu söylenmiş bana dair bir cümle duymadım. Ha sözcüklerin dışında kazı yapar gibi araştırıp bulduklarınla yetinirsen çokk iyiler çok. Sanırım buralardan geliyor bozukluğum, onları atamayınca geri kalanı talan ediyorum. Bana tutunanı direk parçalayıp atıyorum. 

    Attıklarım genelde bana değil daha çok başkalarına olumsuz davranmış kişiler oluyor. Naif insanlara haksızlık edenleri çöpe atıyorum. 

   Ama hiç vazgeçmedikleri mi de gördüm, onlar ruhu güzel çıkarsız seven ve beni incittiklerinin farkında olmayanlar. Uzağıma atarım onları, ama hayatımdan sonsuza dek çıkmazlar bir yanda nadasa yatarlar, sevgimi esirgerim saygımda dururlar. 

   Sadece ben olduğum için, barındırdığım ruh için sevilmek istiyorum (yüksek sesle söyledim). Ve bunu sözcüklerle duymak istiyorum. İyi günüm de kötü günümde iki güzel sözle sevildiğimi hissetmek istiyorum "yok öyle insan mı diyorsunuz" yüreğim de çöplük değil. Kitaplar, filmler,spor,tanımadığım insanlarla ayak üstü anlık muhabbetler yeterli yaşamam için, gerisi bi s..... olsun kendi boktan hayatlarına...