29 Eylül 2013 Pazar

Critical Mass İzmir'de Sakız Adalı Bisikletçiler

   İzmir Critical Mass'in bu ay süpriz konukları vardı. Yunanistan Sakız adasından 14 bisikletçi dost bizlerle pedal bastılar. Neşeleri, güzel yüzleri ile Eylül ayı CM sine renk kattılar.

   Ne zamandır toplanıp gidelim Yunanistan'da bisiklet turu yapalım deriz hep. Papatya Girit'e davet etti. Yorgo İzmir'den Atina'ya tayin oldu, o da Atina'ya davet etti. Baktılar bizim gideceğimiz yok, onlar toplaşıp geldiler. Onların bu gelişleri, kapıları açmak gibi olsun, sık sık oradan buraya, buradan oraya bisikletler taşısın gemiler.

    Biz onlarla Ege'liyiz, yemeklerimiz, kahkahalarımız, denizimiz, şarkılarımızdaki tınımız, içkimiz, kahvemiz, neşemiz, beden dilimiz, bisikletlerimiz hep aynı. Onca politikacı bizi düşman etmeyi başaramadılar yıllardır. Ne zaman, ne nedenle bir araya gelsek, en hızlı kaynaşan iki ülke insanlarıyız hepimiz.
    
   Sakız tanıtım elçiliği yaptılar.
Adalarına özgü kurabiyeler, kekler, şaraplar, sakız reçelleri, şekerler dağıttılar hepimize. Oysa biz onları ağırlamalıydık.
Gelişlerinden haberimiz olmadı. Bunu saymayız, yine bekleriz, yolu siz açtınız, gelen giden çok olsun. SAKIZLI BİSİKLETÇİ DOSTLARIMIZ ...

21 Eylül 2013 Cumartesi

Bisiklet ve Sanat

   Epeyydir bloğuma sokulamadım, koş koş dönemlerimizden bi kısmını yaşadık bu aralar. Biriktirdiklerimi anlatırım bi ara, sıkılmadınız beni okumaktan ya gelin bi makas alam sizden. Uzaklardan okuyan yabancılar siz de akraba saylanırsınız artık.

    Bu gün Kadans bisiklet tükkanı sahibi veledimi evlendirdik, ilk atraksiyon oydu, mutlu olsun. Diğer veletlerimin bi kısmı oradaydı, onlara da dedim "çok şanslıyım" beni sevip sayıyorlar, bir sürü yakışıklı tarafından onore ediliyorum, kızlar çatlasın patlasın. Yakışıklılar, çok hem de ve dürüst adımlarla bisikletin üzerinden işlerle yürüyorlar. Bisiklet sever sevgililer bulsunlarrr dileğimdir.

   Ben gidemedim Şerif gitti tura ben, hem gücüm yok, hem keyfim yok (kızıma hüzündeyim açıklarım sona bilmeyenlere) evde iş çok, c şıkkı hepsi birden sebeptir gitmememe.

   Balıkçı İsmail abimiz avlanma yasağı bitti ya, anaa bi baktım bizim sokak da "İsmailll abiii" dedim "hooop " dedi. Ne var dedim,  yine etrafı en az yirmi kedi ile çevrili temizlediklerini onlara atıyo :) Barbun, lidaki,levrek,çipura var dedi, ver bi kilo Barbun dedim. İlk kez nereli olduğumu sordu "Manisa" deyince, bilirim orayı argo çoktur onlar da dedi, yok ben sadece "bacağına sıçarım diyorum abi zarifimdir " dedim, kocaman kahkaha attı, o arada kocaman bi barbun düştü yere kediye nasipmiş dedi bana başka ekledi , (ne güzel insannn laaan) tahmini doğru çıktı, argo da konuşurum söverim de ben :))

    Nurayım export rakı getirmiş bize, şak bıraktı kaçtı. Şeriffff "tur dönüşü marul roka al" dedim kavun da almış. Ömrümüzün ilk çocuksuz soframızı kurduk (küçük kızımız da üniversiteye gitti), az hüzünle çok umutla.

 Tv mizi Altın Koza film festivalini naklen veren kanala ayarladık, kızımızın da oynadığı film SARI KAMIŞ EVE DÖNÜŞ 1915 , en iyi Sanat yönetmeni ödülü (adam harbiden sağlam giydirdi konuşurken ben bi an ayağa kalktım alkışlarken) en iyi film müziği ödülü de aldı. Anne baba olarak kızımız da seçilir mi laaaan heyecanı yaşadık, kazanmış kadar oldu valla, öyle bir "taşikardi" yani :)

   Bisiklete binip, sanat seviyorum (sinema, edebiyat) bunlar oldukça, hayat hafifliyor benim için. Sizin de vardır böyle hafiflediğiniz bişiler, benimkiler bunlar.
   
    Mevsim normallerine dönme sinyalleridir bu, bizim ev çocuksuz da olsa, birimiz önden gitse de, balıklar rakısız boynu bükük bırakılmayacak, marul rokasız mahsun konmayacak, cumartesi geceleri bir sebep yaratılıp, kadeh çırpıştırılacak. Spor yaptığımız sürece hak ediyoruzdur bunları :)
  Geçen de bir dostum dedi "bloğunu salladın acık" diye işim ne bundan sona, kafanızı ütülemeye devam edicimmm :))

3 Eylül 2013 Salı

Annelikteki İşimden Emekli Oldum

   20 Mart 1986 doğan ilk kızımla girdiğim işimden, 3 eylül 2013 de emekliye ayrıldım. Artık danışmanlık vereceğim ara ara. Tam 27 yıldır anneyim, ilk evlenme yıldönümüm de 25 günlük bebekti büyük kızım, o günden beri hiç çocuksuz yaşamadım. 

   En iyisini yapmaya uğraştım, vazgeçtiğim her şeyden gönlümce severek vazgeçtim. Onlarla geçirdiğim her ana değer, keşke bu günkü ruh halime en başında sahip olsaydım, daha dibine kadar keyifle yaşardım. Kendi varolma dertlerimden, kaçırdığım anlara yangın olurum zaman zaman. Çok az keşkemden biridir bu da.

   Sudan çıkmış balık, yabancı bir ülkede dil bilmez turist gibiyim, uzun süre bakınacağım konuşmadan sessizce. Sonra yaşam bana, yeni yolumun trafik levhasını gönderecektir, eminim buna. Kendimi ilk kez merak ettim "nolucam ben lan" diye bakışıyoz ruh ve beden olarak şu anda :)

    Bisikletim, bisikletçi veletlerim, dostlarım, onların varlığı korkutucu kılmıyor gelecek günleri. Ama bunlar olmasaydı, derin bir uçuruma düşer insan "işim bitti yaşlandım ömür bitti" diye tribe girermidim ki? Bilmiyom bilemicem de .

   İş bulup çalışmalımıyım, bi dönüm bostan yan gel osman fıttır fıttır gezmelimiyim. Ne istiyorum acaba? Sorularımı bi kaç ay ertele tuşuna bastım, boşluk ve sessizlikleyim.

   Güle güle kuzum, güle güle tam zamanlı anneliğim, güle güle küçük kızım, aşk çok olsun yaşamın da.  

    Merhaba yeni hayatım, merhaba geleceğim, merhaba yaşayacaklarım, merhaba 52.5 yaşımdan sonrası :)

   Oradamısınız lan, bak valla kaçışmayın bunalım da değilim, olm çok eğlencez yav. Okumaz inşallah kızım bu yazıyı "bi kına yakmadığı kalmış he" der gare :)  

      

    

1 Eylül 2013 Pazar

İki Saatlik Yol Hepi Topu

   Küçük kızımı da yuvadan okuluna uçuruyorum ya artık fink fink gezme zamanlarım başlıyor diyordum. İlk seyahatimi lise kankam "yazlık aldım Kuşadası'nda  gel len" dedi (çok yalvardı he yoksa gitmezdim valla). Giderim hem de otobüsle gideyim klimalı mis gibi sağa sola bakınırım dediydim.

   Facede sordum benim veletlerime nassı gidicem diye, hepsi yığınla yorum yaptılar yollar gösterdiler. Sezin ve Cansu sizi dinlemeliymişim. Üst sokaktan Pamukun servisine binip garaj Kuşadası otobüs hop orada olacaktım. 

   Ben naaptım veledim Ozan'ın "bin izbana in semt garajına bin otobüsüne zamandan çok kazanırsın" demesine yaptım tercihimi :) Upuzun yıllar var otobüsle ve yalnız ben bi yere gitmeyeli. Heyecanla sırt çantamı hazırladım, yeşil paletlerimi de taktım çantanın bir yerlerine, bindim izbanımaaa maceraaa başlıyor.

    Karşım da diş telli kıza dayanamadım bulaştım şakkada şakkada sakız çiğniyo "tellerle sakız yasak değil mi ? " dedim. "Ohoo her şey yasak ben hepsini yapıyorum" dedi "hiç kırılmadı mı ? " dedim "bi kere erik yerken sadece" dedi. Oha erik bile yemiş yav. Sona karşımdan yanıma geçti, omuzun da dövme var yarısında "HAYAT KISA" yazıyor diğer yarısı  askılı tişörtün altın da kalıyor " ben merak ederim bunu dedim bak bak dedi "KUŞLAR UÇUYOR" ve altında okunmayan ne dedim Nazım Hikmet'in imzasıymış. 

   Seyahatin mesajı oldu "hayat kısa kuşlar uçuyor". Alsancağa girip çıkıyomuş izban ellehhh ölümcül yavaşlıkla yarım saat oradan kaybettim. İndim semt garajı durağına dolmuşlara yürüdüm. Kuşadası'na nereden binicem dedim "buradan kalkmaz" dedi dolmuş şöförü gencecik delikanlı. Nerden kalkar dedim "garaja gidiceksiniz" fenalaştım anında. Bilmeyenlere açıklama, bu İzmir'in öbür ucuna karadan otobüsle o sıcakta trafikte gitmek en az 2 saat anlamına gelir.

   Allahhh napcam şimdi ben dedim. Kıyamadı delikanlı, sağa sola tlflar etti, başka şöförler de geldi mini toplantı yaptılar, bi kaç tlf da onlar etti kararı açıkladılar " Gaziemir Pamuk firmasına bırakıcaz oradan servisle gideceksiniz" bindim. Bi de bozuğum yok para da almadı, bıraktı beni "abla karşıya geç bak orada " da dedi. Dualar ettim delikanlıya, acıdı ayol halime insanlar, dehşet içindeyim tabi ondandır.

   Aldım Pamuktan biletimi bi yarım saat servis bekledim, geldi bindim Ozan'ı aradım ulaşılmadı, açsaydı sülalesini sıraya dizip "aha bu oğlunuz yüzünden ben buralarda perişanım " diye zarif şikayetlerimi edicektim :)

  Servis şöförü de gençten biri, beş dakka da öğrendim halini ahvalini, midesinin yarısını almışlar normalde yüksek okul dan teknikermiş, ağır işte çalışamadığı için şöförlük yapıyor. Trafik az çalışan klima sıcak dehşet gerilim yaratıyo " aman oğlum bak gerilmeyelim bi sürü sağlıklı hücremiz ölüyo" dedim. Arkadaki bastonlu harbi ruhu da nine onun çemkirir konuşmalarıyla kahkalarla başladık Buca da sokak gezen parti arabası gibi dolaşmaya.

   Hiç yolcu olmayan duraklara zorla girip çıkıyoz "yav bi tlf etseler de yolcu yoksa girmesek ya" diye, şirket içi eğitim tezi yazmaya başladım ben. Çok zaman kaybettik, iki saat dolandık Buca Şirinyer Buca şeytan üçgeninde.

   16 arabasına yetişmek için basmaya başladı, müdürlerimiş onu da aldık bi yerden, gidiyoz hızla, şakkadak kaza yaptı. Anında tüm dükkanlardan çete gibi adamlar döküldü "lannn senin kitabını .......m le başlayan cümleyle çarpandan başkası saldırdı bizim şöföre, bir çığlık attım " gir oğlum sen arabaya" trafik çağırın ayol diye bas bas bağırıyom. Arbede çıktı, o arada müdürü de fırçaladım "inip adamınızı korusanıza" diye tırsak zorrrlaa indi gare aşağıya.

   Hemen başka servis bizi aldı, uçurup yetiştirdi garajın girişin de, Kuşadası otobüsünü 15 dakka bekletmişler bi bindik iki grup ağız dalaşı ile kavga ediyorlar " noldu ki ?" dedim yanımdaki sülün kıza sordum. "Geç kaldık beklemeyin" diye bağırdı birileri, ötekiler de "kaza olmuş bağırmayın" dedi kapıştılar, diye özetledi olayı.

   Safiyem dakka başı meraktan arıyor "valla gelcem de ne zaman bilmiyom merak etme beni" dedim. Neyse tam beş saat sona vardım. 

   Akşama Ozan aramama döndü, savunması da şu " ben internetten baktım öyle diyodu" laynnn ben de bakardım, niye facee yazıyorum tecrübelerinizle yönlendirin beni diye. Üç yıldır oralardan geçmiyormuş otobandan gidip geliyormuş tüm otobüsler. Sen hala yenilenmeyen internet sayfalarına mı inanıyon diye bastım kalayı. Ağır sabıka yazdım kendisine "zor inanırım" damgalısından :)


   Hepi topu iki saatlik yolu tam beş saatte gittim. Maceraya gidemesem de macera bana geliyor, siz bir de benim yurt dışına tura falan gittiğimi düşünün başıma neler gelir kimbilir. Huzur evine ne taraftan gidiliyo gidem yatam bari vaktinnen. 
   Diş telli kızımızdan armağan kaldı tatilin özlü sözü oldu, kankamın torunu yakışıklı Bulut'um la "HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYO" dedik durduk birbirimize. Size de diyorum,  "kısa hem çok kısa uçuyo herşey" :) 

   Bu yazıyı yazdıktan sonra sevgili veletim Burcu Cebeci'im buldu bunu, hemen ekledim. İzbandaki kızın omuzundakinden çok daha güzel ve anlamlı :)