10 Ocak 2021 Pazar

Hoş Geldin 60 Yaşım

   İzmir'e taşındığımızda 47 yaşımdaydım unumu eledim eleğimi asmak için küçük kızımı üniversiteye yolcu etmeyi bekliyordum. Karşıyaka'nın sokakta yaşam tarzı bisiklet derken gençlerle aktif yaşdaşlarımla dolu bir döneme savruldum.


   50 yaşımı bana özel süpriz doğum günü düzenlediler veletlerim ömrümde ilk kez böyle bir şey yaşamıştım. En güzel fotolarım büyük basılıp veledimin mekanı Cin atı barının duvarlarına asılmış, sevdiğim insanlar toplanmış, hayal bile etmediğim şahane bir cümbüş yaşattılar o gece bana.

  En güzel yıllarımı bundan sonrası yaşlılık işte dediğim 50'li yaşlarımda yaşadım. Çok eğlendim çok mutlu oldum sağlığım çok daha güçlendi bir sürü yeni insan aktı hayatıma bir sürü güzel anılar ekledik hafızalarımıza, hepsine bin şükür. 


  Hafta sonu sokağa çıkamayız deyip, cumadan uğrayıp nergis demetleri ve artık şeker yemiyorsun diye keçi peyniri getiren veletlerim yeni yaşımı kutladılar. 


   Sokağa çıkma yasağı var aksiyon olmaz dediğim bu gün, büyük kızım atladı yatağıma "evlatlı doğum günüm ne güzel" dedim öptüm kokladım. "Kalkma babam kahvaltı hazırlıyor sana" deyip yatakta tuttu beni uyanmadım da he :) "Bak bi komşun sesleniyor" diye balkona çağırdı. Melekler dürttü sanki 2 dk önce saçımı taradım valla :))

   Balkona geldim bakınıyorum karşı kaldırıma pankart açmış üç veledim Aykut Efecan Yıldız "Happy de birhtday Semra Sultan" yazan pankartla  bağırışıyorlar. Üstüne Yıldız'ım şekersiz unsuz enfes bir pasta yapmış. Çok duygulandım, çok mutlu oldum, uçurdular beni. Boşuna demiyorum VELETTLERİM İLLE DE VELETLERİM <3 <3 <3




   Bundan sonrası yaşlılık demiyorum artık, öğretti 50lerim. O elleriyle boyadıkları rengarenk kocaman pankart geleceğime açılan bir kapı oldu sanki o an. Renkli bir 60'lı yaşa açıldı umut, neşe, keyif saçtı. Alana hayat mesajlar taşıyor, benim mesajlarımı ise hep veletlerim taşıyorlar. " Avrupa da karavanla gezeceğiz şu virüs belası geçsin" dediler. Onlar dedilerse gerçekleşir. Dünya güzelleşsin biz daha da güzelleşiriz. HOŞ GELDİN 60 YAŞIM... :)



   


  

27 Kasım 2020 Cuma

Duyguların Resmigeçidi

Bugün çok sevdiğim iki veledim evlendiler 11 ay sonra ilkkez toplu taşıma kullanacağım ve uyuyup kalmayayım diye gece uyuyamadım. Vapur olmasa yine gidemezdim. Vapura geldim daha 25 dk var gelse bile fuara koşmam lazım mecbur aradım Atakan'mı, beş dk da gelip aldı. Şerif ile giderim sanmışlar "ondan seslenmedik" dedi canım veledim Atkan'ım, Pandemiden dolayı salona 20 kişi alınacağı için "gelme bari" demiştim Şerif'e ondan gelemedi.

   Ne zaman bir araya gelsek mizah duygusu gelişmiş veletlerimle çok güleriz, kahkahalarla veledimin arkadaşını almaya Bornova'ya uğradık. Bornova depremin kalp hançeri normalde merak etsemde gitmezdim oralara, hızla aldık veledimin liseden arkadaşı peri kızı kızımızı, bu veledi bende 1 numara yapan nedenlerin biri de bu "liseden" arkadaşı <3 her yaştan her dönemden arkadaşlarıyla ilişkileri devam ediyor ne güzel. Bizi de arkadaş gibi sever "bi doğurmadığım" diye severim bende.

   Bu nikah benim pandemide katıldığım tek toplaşma 20 kişiye giremedim akrabalar öne çıkınca dışarda kaldım dert değil veletlerime bahçede fotolarda keyifle kahkahalarla katıldık. Sağolsun veledim bizi yine aracıyla sırayla bıraktı. 

   Bornova'ya başka yoldan girince birden adeta bir kıyamet filminden bir sahnenin çekiminde gibi kalakaldık tüm arabaın ön camından ruhuma kazındı. Rızabey apartmanının yanında ki apartmanını yıkıyorlar 8 kat belki daha yüksek binaya, ilk kez gördüğüm araç kazmayı vuruyor. Bina karakum kara un gibi ufalanıyor dondu kamera sanki, önde ki veledim Erkan "defter yaprakları uçuşuyor" dedi. Ben onun sesini uçuşan defter yapraklarını ve o ANI ASLA ASLA UNUTAMAYACAĞIM :(
  
   Düşünün eviniz tüm anılarınız mahremiyetiniz havada uçuşuyor, yer altımdan kaydı. Eve bıraktılar Şerif mesaj attı "nasıl dı nikah" diye mesaj yazamaya dermanım yok diye aradım ağlamaya başladım.

   Hiç aramayan iki eski iş arkadaşım tamda durmayan gözyaşlarım sırasında aradılar, içime iyi geldiler, sağolsunlar.

   Toparlamak için giyindim sahilde km.lerce yürüdüm geldim, yaramadı, şimdi içiyoruz ve ben durmadan sövüyorum. Bu ülkede ölmek kader değil, aç gözlülerin vahşi kapitalizmin kan
emicilerin sebep oldukları gidişlerle dolu.  

    Tv de Şerif zaplarken "Bir Yeşilçam Hikayesi" diye  trt2 de bir proğrama denk geldi. Çocukluğumun gençliğimin annemle gittiğimiz filmler ve o filmlerin şarkıları arzı endam ediyor, ben ağlayarak şarkılara eşlik ediyorum.

   Hayat tam da bu, Sezen Aksu'nun en sevdiğim albümlerinden  DÜĞÜN VE CENAZE gibi.

    2020 İzmir depreminde sevdiklerini, evlerini, geçmişlerini, anılarını, o binadan uçuşan defterlerini kaybedenler gözyaşım size aktı sözün bitti yerdir burası.

   Bugün evlenen sevgili veletlerim Kerime Yıldız Ardal ve EfeCan İçöz yeni hayatınız yürüdüğünüz yollarınızın beraberliğinizin çoğu düğün olsun sizi seviyorum <3 ... 

   Not; Efecanımın annesi Şirin, sen adı gibi ne güzel kadınsın sevgiler... 

     

27 Nisan 2020 Pazartesi

YAŞLI OLMAK

47 yaşımda Manisa'da teyze iken İzmir'e geldim, apartman toplanıp hoşgeldine geldiler kapıyı açtım "annen evde mi?" dediler kocaman kahkaha atmıştım "anne benim ayol" diyerek. 
   
 Sonra bisiklet alemine katılınca gençler tarafından sevildim pamuklara sarıldım "ablam, kraliçem, sultanım" diyerek yaşımı unutturdular. 

   Ben yaşımı hiç unutmuyorum "kaportan genç görünse bile aslolan motor yaşındır yokuşta gösterir kendini" derim hep.
  
  Geçende "offf geçen de bu karantina da M.Ö. gibi oldu" :( Bi veledime de "yahu aranızda yaşımı unutup yaşdaşınızmış gibi nerdesiniz deyip yanınıza geliyorum arada dur deyin alınmam" demiştim.

   Benim veletlerim diye sevdiğim gençlerde yaş takıntısı yoktur. Hoşgörü, mizah, kafası güzellik, neşe ararlar. Onlar iyi yürekli kendileri ile barışık gençler.

   İlk bıçağı son grup veletlerime katılan birinden yedim hiç alışkın olmadığım bir duruşla tek hareket yaptı benim veledim de ben de kalakaldık. Şak diye çıktım o gruptan içlerinde benim has üç veledim hala canımdır gerisinden uzak dururum.

   Bu ülke de sınırılar hep çok keskindir anne, kadın, yaşlı, çocuk, ergen, cinsel ayrımcılık daha bir sürü sınır dikenli telle çevrilidir. En büyük sınırı da YAŞLILARA çizerler ölmüş gibi yok sayarlar.

   Kızım bu karantina döneminde daha çok görüşme isteğimi "ihtiyaç duyunca" diye bir sözcükle soktu bıçağı. İHTİYAÇ ne acaip, vurucu, yaralayıcı kelimedir. Kimseye ihtiyaç duymadan yaşamayı kendime felsefe edinmişim ve bence başarılıyım da.     Şu olmadan yaşayamam, şunu yapmazsam yaşayamam demem. Yaşarsın arkadaşım bok gibi yaşarsın ya kendi elinle yaşamının ipini çekersin ya da bu ömrü öyle de böyle de tamamlarsın. Annemin bana vasiyeti "Payına düşen hayatı güzel yaşa yasla üzüntüyle değil keyifle yaşa" elimden geldiğince uydum buna.

   Ben kendimden büyükleri hep çok sevmişimdir, onların hikayeleri, geçmişi anlatışları, tecrübeleri, bana hep başka dünyalara ışınlayan kitaplar, sinema filmleri gibi gelmiştir. Sınırları kaldırmayı hep bildim ve hayat da bana sınır çizmeyen bir sürü güzel insan gönderdi.

   Burada ki "Balıkçı Parkı" tam bir yaşlılar kulübü gibidir banklarda güneşlenirler. Yanına oturup Merhaba dediğin anda muhabbet başlar. Özel soru sormadan, şahane hikayeler anlatırlar, hepsi donanımlı aydın kafaları güzel insanlar çok özledim hepsini :( İnşallah bu süreci sağlıkla atlatırlar :(

    Bu karantina da 42 gündür izoleyiz, en büyük tekmeyi devlet attı 65 yaş üzerini eve tıkıp unuttu (ben 59'um daha len oha yuh falan deme çarparım ha). 20 yaş altını daha sonra tıktı evlere. Yaşlıya saygıyı şaapsınlar ne saygısı lan ne saygısı!!!! Saygı da bir sınır çiziyor, saygı da sarılma yok, öpmek yok, sevgi sözcükleri yok kupkuru saygı nerene soksan sığmaz. Sevmediğimiz insanlara "saygı duyuyorum" denir genelde. Yaşımızı unutarak SEVİLMEK İSTİYORUZ... 

   Bunalımda falan da değilim, yaşlanma korkum da yok, ruhum hep 24 olsa da yaşlıyım lan zaten, istersen bu konu da yap bi mizah da al nasibini :)))) 

7 Şubat 2019 Perşembe

Sinema Salonlarında Cep Telefonu Bağımlıları

   Felsefecilerin salı sinemaları sunumuna gittim.Jack'ın Yaptığı Ev filmini izliycez, film sonrası da bir arkadaş sunum yapacak. Salonlara sığmayan seyirci insana umut veriyor, bir sürü veledimle karşılaşmaktan mutlu oldum.

   Film başlamadan yanımdaki arkadaşla lafladık "cep telefonlarına delirdiğimden sinemaya gitmiyorum"dedim. "Karaca sinemasının özel film gösteriminde yok bu sıkıntı"dedi.

   Film 2.5 saatlik uzun ve ağır, metafor dolu pür dikkat izliyoruz yarım saat şahaneydik. Salon zamanı kısıtlı olduğundan antrak da yok, tabi ki telefon bağımlıları kaçınılmaz krizlerini geçirdiler. 

   Sağ yanımın yanı film boyunca sürekli mesajlaştı, filmin çekimini yaptı sosyal medyada paylaştı, habire yanıyor o belanın ışığı. Karaca diyen arkadaş bundan hiç rahatsız değil ben o tarafa bakınca şaşırıp bana baktı durdu.Sol yanımda ki elinde ergen gibi tuttuğu nal gibi telefonun nal kadar saatinin ışığı ful yandı. Arkamda ki teyze çalan telefonunu zorla bulup açıp konuştu.Ama flaşlı çekimler yapan arkadaş resmen tüy dikip beni çıldırttı. Filmin sonunda ki en baba kısmı anlamaya çalışırken sağ yanımdakinin tlfonuna vurup "kapat şunu" diye kısık sesle tısladım.

   Sunum öncesi arada, tlfonuna vurduğum kadına "tlfonunuzdan ayrılamıyosanız gelmeyin böyle filmlere saygısızlık bu" dedim. Bomba yanıt "ben sizi rahatsız ettiğimi düşünmüyorum" dedi. Ha bunlar para verip gittikleri sinemalarda "otur evinde izle gelme o zaman para verdim ben istediğimi yaparım" diyen çemkirikler._Yanımda oturana siz rahatsız olmadınız mı? Ben kayboluyorum filmde dedi.Bundan rahatsız değilse Karaca'da nasıl yok der????

   Kalktım yerimden dolaştım veletlerimle lafladım.Sinemacı veledim "bunlardan Karaca'da bile var"dedi. "Aha bunu duyduğum iyi oldu orada yok demişti az önce biri" dedim.Diğer veledim de "o flaşlı çekim de  neydi yav"dedi. Bizi dinleyenler de isyanımıza katıldı herkes söylendi, yalnız hiç birimiz yüksek sesle arıza çıkarmadı,  hakkımızı savunamayan bastırılmış topluma sağlam örnek olduk. 

   Şimdi sevgili Felsefeciler yaptığınız sunumların bayılanıyım,beni nezaretlerden toplayacaksanız bir sonraki sunumda saldırıp çantayla darp edeceğim bu bağımlıları. Ya da sizler kaliteli izleyici oluşumu misyonu üstlenip sunum öncesi uyarsanız "TELEFONLARINIZI KAPATINIZ 2 SAATLİĞİNE MEDENİ OLALIM" deseniz ve bu rica değil emir olsa.Çok mu zor? Saygı ile izleyelimin başlangıcı olun.

   Siz Psikolog ve Psikiatrist veletlerim beni inceleyiniz ruhen yamulmuşmuyum, tedavim nedir?
Siz hukukçu veletlerim saldırırsam cezam ne olur kaç aydan başlarım yatmaya, içeri düşersem laptop ve internet serbest mi?
Siz basın mensubu veletlerim haber yapın, beni, mahkemelerde yalnız bırakmayın. 

   Ben en büyük korsancı olarak, görüntüler bazen berbat da olsa bordo koltuğumda huşu içinde filmlerime gömülmeye devam edeyim, toplumun huzurunu bozmayayım bari...    

24 Aralık 2018 Pazartesi

Erkeklerin Yaşam Tarzı Kadınsızlaştı

Epey bir zaman önce eski şehrime elimizde büyüyen arkadaşımızın kızının düğününe gittik. Eski solcuların ve Chp yönetiminin arzı endam eylediği bir mekanı canlandırın gözünüzde. Mekan bi girdik tüm kadınlar içerde erkekler dışarda "yav kına gecesine mi geldik?" dedim. Şerif de çıktı dışarı ben 10 dk oturdum bastılar tabi.

 Çıktım bahçeye oturdum erkeklerin yanına ağzıma geleni söyledim. "Kıravatsız, tıraşsız, kahve adamı gibi sıralanmışsınız, neden eşlerinizin yanında oturmuyosunuz? Nereniz çağdaş lan sizin, siz mi çağdaş dünya vaad ediyosunuz okey masası elemanı kılıklılar, ayyyy içim daraldı ayyy fenalaştım." Eski arkadaşlarım kahkahalarla gülüyorlar, "özlemişiz yav senin giydirmelerini" diye. alınan yok, ne anlatmaya çalıştığımı düşünen yok, koca şehir köy kahvesine dönmüş.

   İzmir kısmen daha iyi diye düşünüyordum, daha çok gözlemlemeye başladım. Geçende İzmir'de bi veledim evlendi, enfes bir ortam şık insanlar. Bir masa dolusu sıra gecesi saz heyeti gibi bisikletçi abiler, tek kadın yok hepsi eşsiz gelmiş berbat görüntüydü.  

   Kadınlarının bisiklete binmediğinden şikayet ediyorlar, hiç bir yemekte, bir toplaşmada, bir organizasyonda eşler yok yanınızda, "çağırıyoz gelmiyolar" demeyin, yemem. Lan sizler fark yaratacakken erkeksiz dünya yaratmışsınız bile. Kara ve mizahsız erkek dünyası kadınsız iyice sevimsizleşen erkekler, ülkem adına içimi çoktan kararttınız...   

26 Nisan 2018 Perşembe

Az Bilinen Antik Kentler Bisiklet Turu (ABAK)

   Bisikletle gençliğimden sonra yeniden buluşmam 9 sene önceye dayanır. Bu yıllar içinde üç Gökova bir Kapadokya kamplı turuna katılıp rampa çıkamadığım için tüm turlardan çok eğlenmiş çok mutsuz dönmüştüm. Dolmuş kamyon tepesinde tamamladığım için sınırlı sayıda katılımcı kabul edildiğinden yer işgal etmiyeyim diye gitmeme kararı aldım (bir sürü yan nedenlerde var).

   ABAK doğuşuna büyümesine başarıyla yıllardır gelişmesine yakın tanığım. Sıfır egolu en sevdiğim veletlerimden Olcay Ormankıran'ın ne kadar büyük emekler harcadığını bilip, yaşayarak görünce kocaman bir vayyyy çektiğim turudur.

   2010 yılında on kişilik grupla ilk test turunu yapan ABAK, 2012 de kapılarını herkese açtı 7.cisini bu yıl yaptı. Kontenjanın 100 kişi ile sınırlı olması en üzücü yanıdır, iki yıldır başvurup bu sene yedeklerden girebilen birinin sevincini dinledim. Gönül ister ki binlerce olalım ama inanılmaz yoğun emek harcanmasına tanık olup yaşayınca anlıyoruz ki çok zor ama dileyelim olsun :)
     

   111 kişilik kocaman bir aile olarak komün hayat yaşadık. Dört günde İzmir'e yakın çevrelerdeki az bilinen antik kentlerinde şahane Arkeologların sunumlarıyla bilgilenip, doğanın içinde trafikten kısmen uzak kahkahalarla keyifle 200 km pedal bastım. Sanki daha fazla da bu kilometre saati bozuk mu Şerif? Aha delircek şimdi bozuk demiceksin :))  Ben Sultan stayl pedal bastım sadece, her sorumluluk onda  :)))

   57 yaşımda bana rampa çıkabileceğimi azcık zorla öğretti ABAK, çünkü arkada araç yok "ayyy gidemedim beni alınnn" diyemiyosun. Eşyalarını kendin taşıyosun bisikletli gezgin olmanın kursu oluyor bu. He diyececeksiniz "sen eşyanı taşıdın mı?" Yok ben maraba Şerif'e (eşim) yükledim eşyaları :) İçlerinde sevdiğim veletlerimin  "gel gidemezsen yardımcı olucaz" demeleri olmasa asla cesaret edemezdim, onlara ömrümce minnettarım. Çok da yardımları gerekmedi bir şey daha öğrendim ki onların arka bagajlarından dolayı bana el atmaları çok zor ve tehlikeli, ona rağmen birkaç yerde kıyamayıp yardımcı oldu merhametli yüreklilerim. Bir kaç yerde de inip yürüdüm o da bacak kaslarıma destek oldu.

   Şimdi kendini beğenmiş uzun yol turcuları var bunlar hiç birşeyi beğenmezler, her fırsatta laf sokarlar, gerçi ben kalmam altta da valla karı koca ikimize ayrı koydu lafı hatunun biri :D Ben rampaları çıkabilmiş olmanın şaşkınlığı ve keyfiyle anlatıyom bu yandan giydirdi bana "ama yüksüz çıktın" dedi. Laynnn insan takdir eder bi de laf sokuyo dedim :))) Aynı hatun Şerif veletlerden yüklemede yardım isteyince  bu yine giydirmiş " ben tek başıma toplayıp yüklüyorum eşyalarımı" demiş :)))) Zulme uğradık ayol, kadından ailecek tırsıyoruz, ayrılırken "bize de bekleriz dedik İzmir'de kalacağım yer çok" diye de son atışını yaptı :))))  

   Katılımcı çeşitliliğiyle de çok özel bir yere sahip ABAK. Görme engelli tandemliler, bebek taşıyıcılı anne babalar, öğrenciler, müzik yapan gençler, daima genç kalanlar, kendilerine yavşayan kimsenin olmadığı ortamda kendi olan kadınlar. Kadın erkek keyifle cinsyet ayrımsız herşeyi unutabilerek, akşama ne yemek pişircez ayyy nerde yiycez acıktım susadım çişim geldilerin tüm planlarını yapan gönüllüler sayesinde tıkır tıkır işlediği. Tek yapacağının gücünü sınayıp, pedala basmanın derin hazzını yaşayıp, keyif alıp keyif vereceğin turdur ABAK.

   Bu turun en mideden destekçileri, sağlıklı vejateryenlere ayrı enfes yemekler yapan ve hep kocaman gülümseyen keyifli çifti Macide ve Berktuğ onca pedalda emekleri vardır. Eleştiriye açıklar bozulmayıp  herşeyi dinleyip kayıtlarına alıyorlar az bulunuyor bunlardan tanımaktan mutlu oldum. Bu kadar iltifatımın sebebi sabahları verdikleri filitre kahve değil "valla bak tekerim patlasın" (nassolsa ben tamir etmiyom :D ). 

   Benim kendi bedenimin güçlenmesinin sebebinin, iki yıldır yarımda olsa ketojenik, bol probiyotik, bol proteinli beslenmeye geçmemin etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Çam alerjim olduğunu netledim çamlık alanlarda buffımı burnumdan hiç çekmedim çok işe yaradı. Bedeninizi tanıdıkça ruhunuza da birileri destek atınca 57 yaşında "daha yaşlanmamışım ölmüyorum ayol" diye meşaleyi yakıp zafer turu atıp sokaklarda bağırasın geliyomuş :))) 

   EBİT Ege Üniversitesi Bisiklet Topluluğu siz ne muhteşem gençlersiniz, gözlerimi doldurup yüreğimi aydınlattınız. Tüm gönüllük işlerindeki sorumluluk duygunuzun çokluğu, olumsuz hiçbir taşkınlığınızın olmaması, enfes kahkahalarınız herkese güleyüzünüz, çevre duyarlılığınız, neşeniz keyfiniz taştı bizlere bulaştı bu ülkenin geleceği sizsiniz tşkler gençlerim.Sizlerle foto çekilmemişim ona çok yandım. Size daha önce taktığım lakabı yeniden hakettiniz "bisikletin balerin ve baletlerisiniz" <3

 Emeği geçen herkese tşkler, ve yine "veletlerim ille de veletlerim" derim, onlar sayesinde katıldım <3 <3        

8 Mart 2018 Perşembe

Sanat Ne İçin Yapılmalı?

   95 senesinin 96 ya bağlandığı yılbaşı gecesini iki arkadaş planlamıştık. İş arkadaşlarımızdan oluşan bir gruba tanıdığımız mekanı kapatmış, menü ve proğram üzerinde mekan sahibi Orhan abiyle anlaşmış "dansöz bile gelecek" diye anonsu da yapmıştık.

   Gece güzel başladı yemekleri her daim güzel olan mekanda keyifle eğleniyoruz neşeli eğlenceli bir akşam yaşıyoruz. Dışarda feci bir soğuk aralıklı yağan bir yağmur var, içerisi sıcak insanlar mutlu. Saz sanatçıları gelip çalıp söylediler hep bir ağızdan şarkılar atamızdan yadigar göbeklerimizi atıyoruz.

   Saat 24 den sonra herkes çakırkeyif dansöz geyiği harlandı "hani nerde bu dansöz, kandırıldık mı? Gelmeyecek mi?" kahkahalarla konuşuyoruz. Kapı açıldı dansöz geldi ayağında terlikler üzerinde incecik bi şal üşümüş rengi solmuş, şişe dibi kalınlığında gözlükler, kimbilir kaç mekanda dans etti . Direk masaların üzerine çıktı sazlar çalıyor, çıt çıkmıyor bizlerden. 

   Herkesin başı önünde, masanın üzerindeki morarmış danseden ayaklar, gözlüklerin kalınlığı bizi iyice sessizleştirdi. Dansözle durmadan oynayan bir tek Muhasebeci Ayhan var, o da ertesi gün hiç bir şey hatırlayamayacak kadar kafası güzel. Dansöz dansetti gitti, bize sonsuza dek beyaz çerçeveli kalın camlı gözlüklerini üşümüş ayaklarını bıraktı.

   Geçen akşam bir yerli filmde işsiz kalan saz ekibinin hüzünlü sahnesi beni yine o geceye ışınladı. Ne zor ne çileli bir iştir eğlence mekanlarında sanat icra etmek.

   Sanat toplum için mi? Sanat sanat için mi? Geyiğine girmeyeceğim, sosyal güvencesiz aç kalmayalım diye yapılan hiç birşey gerçek SANAT değildir o sadece bir iştir. 

   O geceden 15 gün sonra işten çıkarıldım bir daha da çalışamadım. O geceden 18 gün sonra o geceyi beraber planladığımız dostumuz kendi isteğiyle çekti gitti bu dünyadan, kendi çekip gitmenin ağır vurgununu bıraktı bizlere. O topluluk bir daha hiç bir araya gelemedi. Tüm çalışanlarıyla aile olduğumuz o mekan anlamsız bir şekilde kapandı, sanki anılarımıza gömüldü...

  

   

25 Kasım 2017 Cumartesi

Hızlanan Beynin Zararları

   Sinemayı (cep tlf ışıklarına delirdiğimden nadir gider oldum) filmleri çocukluğumdan beri severim yıllardır da artan bir ilgiyle tüm filmleri takip eder çoğunu izlerim. Hepsini altyazılı izlemeyi tercih ederim, orginal dilin duygusu başkadır. Son zamanlarda yabancı dizilere de sardım. Bu bir süreç bunu kaydedin sonun başlangıcı burası ;)

  Sanal oyun bağımlısı olan veletlerimin anlattıklarından girip okudum sanal oyun bağımlılığı nedir napar diye. Merak eden araştırsın onuda ben anlatmayam yav, oradan bilgilenmiştim.
Bizim eve comador 64 girdiğinde arkadaşlar saatlerce oyun oynarlardı şaşkınlıkla izlerdim, oyun sevmem bir tek oynamışlığım yok. Bilmece sorsalar darlanırım, kağıt okey sevmem o kadar uzağım bu işlere.

   Geçen de benim dellendiğim zamanlarda sağlam fren yaptıran hafızasına hayran olduğum bir arkadaşım, bir gazetecinin videosunu paylaştı iki dakika izledim darlandım, ağır anlatıyor diye de bildirim yaptım,paylaşımcı "ben senin kadar enerjik değilim bana iyi geliyor Semra" dedi. Paylaşımın altına başka bir aklını sevdiğim bende takip ediyorum bu gazeteciyi diye yorum yapınca, yeniden girdim az sabrettim dinledim. Fena anlatmıyor aslında acele etmişim karar vermekte dedim. Burası kendime teşhis koyduğum yerdir tşkler ediyorum fark etmemi sağladıkları için.

    Ama esas kafamı duvara, tam da burada vurdum. Altyazılı izlemekten bence sanal oyun bağımlılarında olan duygu durum bozukluğu bende de başlamış. Daha hızlı daha seri daha anlaşılır 140 karakterle konuyu özetle, yayma yayılma uzatma cıvıtma bayma darlama sadete gel hadi hadi hadi diyen bir iç mekanızması kurmuşum kendime. Şerif'e bir şey anlatırken elimle daha hızlı hareketi yaptığım zamanları anımsadım.Nassıııll geldim lan ben buraya diye inceden bi kayboldum.


   Bu aslında ya çağın sanal dünyanın hastalığı ya da bende var bir bozukluk, Profesyonel veletlerim yardım edin len noluyo bana :)


    Diyeceksiniz naaptın? Kendime göre tedaviye başladım Türk dizisi izliyom gülmeyin valla fırlatırım terliği ha :/ Yok ebesi tabiki Tv den değil Puhu dan izliyom. İlk izlediğimde uyuşturucu bağımlıları gibi ince kriz geçirdim. Israrla izlemeye devam ettim birini yarım bıraktım dizinin o krize kurban oldu. Şimdi üç diziyi takip ederek tedaviye devam ediyorum. Metadon almış keş gibi mala bağlıyorum beynimi öyleee mal mal izliyorum, "yerli dizi yersiz uzun" diye arada söylenip çok yerde söverek, birden iyileşmemi beklemeyin lan yavaş yavaş söve söve işte.


   Dün akşam çalışma hayatımın son müdürü son mohikan'ım diye sevdiğimiz arkadaşımız yemekte "işten eve dönünce absürd ama en absürd Türk dizilerini açıyoruz hop beynimi durduruyorum Şevkat Yerim dar gibi diziler" deyince kocaman bir kahkaha attım da. Lan benim ondan kalır yanım yok ki mafya aksiyon izliyom (valla biri öyle ha diğer ikisi aşklı meşkli) Allaam tez ver şifamı :D 


   Sizde de var mı böyle ince çatlaklar ve farkındamısınız? Tedavi için napıyorsunuz? Anlatırmısınız? Sennn ben de yok mu dedin hadi len ordan bakkkk bulurum bozuk yerini şakkadak da söylerim. Bana altın günü kadını tribi yapma ayyy ben güzelim kusursuzum en şahane koca da bende ev de bende çocuk da bende deme valla ipliğini pazara çıkarırım ya şimdi anlat ya da sonsuza dek sus bu konuda :D 

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Ötekileştirmek

     Seksenli yıllar 12 eylülün sert yaşandığı zamanlar ilk ve son iş yerim şahane bir laboratuvar da dönemin sağlam ve güzel insanlarıyla çalışıyorum. Yeni birşeyler öğrenme keyfiyle çırpınıyorum bedende gereken ağır işimde çöp gibi bedenimle koşuşup duruyorum. Ağır solcular hepsi ilk ötekileştirmeleri de, bir sürü güzel şeyi de orada yaşadım. 

   Siyasi teorik alt yapımın olmaması, okuduğum kitapları tırt bulmaları, onlar dönemin ağırlığını günlük hayatlarına indirirken, benim neşeyi şarkıyı kahkahalı insanları sevmemi basitlik saydılar. Yıllar sonra bir dost yemeğinde iş dışından bir şahane solcu sonrasının şahane kapitalisti olan kadın "biz devrim için mücadele ederken aşkı sevişmeyi kendimiz olmayı atladık" diye de özeleştiri yapmıştı.

   İçlerinden birine sallanpalı küpe taktırmanın, iyi bir kuaföre yılda bir kere saç kestirmenin insani ve güzel birşey olduğunu kabul ettirmem yılları buldu. Hep söylemişimdir solcuların evlerinde hiç görmedim, demokrasiyi özgürlüğü eşit muameleyi kendi yuvanda olmayanın olduğu dünyayı vaad ediyosun hiç kafama yatmazdı. Ev işlerini kadınların yaptığı devrimciliği hiç sevemedim.

   Yıllar sonra sallanpalı küpeleri takabilen "biz napıyoruz" diye sordu kendilerine "ötekileştiriyoruz" diye de döküldü. Çok çarpıcıdır bu an hala mıh gibi aklımda.

   Sonrasında yaşamda çok kez tanık oldum solcular sağlam ötekileştiriyorlar. Bu gün bu iktidarın en ince yeri ötekileştirdiklerimizi aldı bastı bağrına aidiyet duygusuyla kitleler koşturtuyor.

   Dağcılara katıldık, bisikletçilere katıldık onların çoğunda da var bu ötekileştirme ve kadını meta olarak görme yavşaklığı tüm hızıyla sürüyor yaşamın heryerinde. Ama hiç biri solcuların ki kadar canımı yakmaz.

   Çocukluğumdan beri sinema aşığıyım yoksulluktan, aile huzursuzluğundan dünyanın sorunlarından kaçıp filmlerle başka dünyalara giderdim. Okuma öğrendiğim andan itibaren de kütüphanelerden çıkmadım.Hala olsa Avrupa ayar kütüphaneler oraya her gün giderim.Kitaplar filmler hayatımı güzelleştiriyor yarım asırdır.

   Bir sinema grubundayım sağlam film yorumları yapan şahane güzel insanlar var içlerinden bazılarıyla tanıştım yemekler yedim, çok mutlu anlar yaşıyoruz. Çok donanımlı olduklarından yazdıkları film yorumları afilli oluyor çok zaman da akademik edebi düzgünlükte filmlere bilgi saçıyorlar. Çoğumuzun ortak duygusu "yorum yazamayız altına ayol tırsarız saçmalarız diye korkarız" gibi caydırıcı hissiyatla sağlam takipçileriz. 

   Beni film yorumuna teşvik ettiler zorladılar tırsa tırsa iki film yorumladım tabi ki kendi dilimde kendi hissiyatımla. Anamm ilk filme dostumun dostu olan, lan öyle bi adamla nasıl dost bizimkiler hep şaşmıştım zaten de "herşeyi beğenen estet duygusundan uzak" diye giydirdi. Estet ne la diyemedim ortam nezih yöneticileri naif orada küfretmiyom la valla :D Estet nedir onu bile bilmem diye ince geri bildirdim de soft kaldı içimde kaldı, inşallah bir gün bir yerde denk gelir de sıçarım bacağına :D

   İkinci filmi bir karışıklık olmuş başka biri daha yorumlamış yönetici birleştirmiş yorumları. İkinci yorumcuya arkadaşı güzelleme yapmış kocaman övmüş eyvallah. Benim yazdığım yorum onu hiç heyecanlandırmamış izleyesi gelmemiş, ama senin yorumunla hemen izleyeceğim demiş. Haydaaaaa  arkadaşını övdün de beni niye gömdün layyynnn diye mekanını bilsem gidip basardım. O kadar delirdim inceden Allah benim belamı versin abi yapamadım fakirlik işte oxford vardı da ben mi okumadım hissiyatıyla bişiler yazdım. Ama daha da davosa film yorumlamam deyip kapadım kariyerimi :D 

   Ne gülüyonuz la piçus veletlerim, bunlar olurken insan arkamda durur, bi like bi yorum destek atar demi çoğunuzu neden ekledim la oraya akgezerler,  dragonsuz sarıhatun gibiyim oralarda, gülme fırlatırım terliği ha :D

   Gün oldu devran döndü ikinci abi elinde baltayla çam ormanlarına daldı aboooo dan dan indirdi çamları. Yoğun tartışma konusu oldu ben de bu yüzden okuyan şakşakçılığa transfer olduğumu söyledim. İyidir böyle karışıklıklar temizlik ve ferahlık getirir. Ama en beynimi yakan da burada yapılan "ötekileştirmeyi" anlayamayıp "ne oldu ki" diyenler. O kafada olmayı isterdim göremediğin için hiç bişi seni incitemezdi.

   Bir zamanlar bisiklete zarar bir pezevenk bana "sen bisikletçimisin?" demişti. Onlar gibi şehirlerarası yurt dışı gezginliğim olmadığı için diyor. Ben de yooo değilim ki hiç bir zaman da bisikletçiyim demedim, "bisiklet şakşakçısıyım" demiştim. Oradan kalmadır bu şakşakçılık, kariyerim sinema şakşakçılığı mastırı ile devam ediyor. Ben yazar falan da değilim şurada varoş edebiyatı yapıyorum güldünse işe yaradım demektir :D 

   Kimseyi ötekileştirmeyin, herkes bir filmdir içinde bir sürü hikayeler barındırır hem de en yaşanmışından, onları görmeyi dinlemeyi öğrenin. Benim veletlerim hep ötekileştirmeyenlerdendir, yaş cinsiyet kariyer ayırmadan var olurlar, deneyin çok güzelleştiriyor insanı bu :D    

           

8 Mart 2017 Çarşamba

Fo-Ce Yumurta Kuyrukları

   Piyasada denemediğim yumurta kalmamıştır organiğinden özel üretime kadar. Beğendiğim çıksa da devamını teminde zorlandığımdan aramalarım devam etmiştir her daim. En sonunda Bostanlı Hakimevi kantininde satılan Foça açık cezaevi mahkümlarının üretimi olan yumurta ve peynirlerle tanıştım doğal ve sağlık kontrolleri yapılan ortamda lezzetiyle üretildiği söyleniyor (gözümle görmedim). Benim için dehşet kokusu olmasın yerken de bir lezzeti olsunu yerine getirdiklerinden kuyruklardaki yerimi zaman zaman alır oldum.

   Her kuyruğum festival gibi hep ilginç karakterler arzı endam ediyor. Sabahın 7.5 da kuyruğa girenler var ben 8.40 gibi arzı endam ettim hep. Yumurta sayısı az ve beğenenler gittikçe çoğaldıkça kuyruklar uzuyor. Satışta duran Mesut bey işini ciddiyetle yapıyor gelen yumurta sayısını hızla hesaplayıp kuyruğuda sayıp şu kişiden sonrası beklemesin de diyor. Geçen de tam buradan sonrası dediği alamayacak olan muhtemelen eski hakim tipli sımsıkı giydirilip gönderilmiş (hava soğuktu) ergen havalı tonton beyefendi homurdanmaya başladı - Olur mu yav bu işe bir çare bulunsun olmaz ki efendim !! Diye mırmır ötüyor. Hehehe yandın abicim sen şimdi evde ne fırça yiyeceksin, avlanmadan eli boş dönen taş devri adamı gibi yandan yandan git gare :).

   Bir seferin de de belli ki eski tüfek bir abimiz sigaradan bıyıklar röfle olmuş inceden isyan etti -Kim karar veriyor arkadaş bu yirmi yumurtaya neden on değil otuz değil de yirmi bana biri bunu açıklasın!!! Kişi başı yirmi yumurta kuyruk çoksa yumurta azsa on veriliyor, ama normali hep yirmi. Yav eski tüfek abi açıklansa nolucek sen bu gün yumurta alamadın hadi bakam tırs tırs eve bu afilli halinle fırçayı yiyeceksin yine de :)

   Yakınında kahve var oradan adam çağırayım kahve ısmarlarım, gir arkadaşım benim için kuyruğa kırk yumurta alam bir ay gelmem bari diye düşünür de olmuştum :D

   Bu gün baktım çok yağmur yağıyor heh kalabalık olmaz  yav deyip fırladım gittim. Karşıdan baktım oh oh şemsiye sayısı az, yaklaşınca farkettim ki apartman girişlerine sokulmuş en az elli kişi. Neyse ki muhabbet sever milletiz, tahmininiz doğru ben bulaşıyom okey masası gibi kuruyoruz ortamı yoksa vakit geçmiyor. İlk kez çok gecikti Foça'dan gelen kamyon, yağmurdan sanırım. Yağmur yağıyor durmadan, hava soğuk, kuyruk kalabalık, herkes gerildi almadan gitme olasılığı çok, kaynak yapmaya çalışanlara havlayanlar çoğaldı. Baktık kamyondan habire yumurta kolileri iniyor onyedi ye kadar saydık şaşırdık çok fazla, noluyo yav diye birbirimize soruyoruz.

   Kuyrukta ki beyefendiler alkışlayıp "dünya kadınlar gününümüzü kutlayıp" yumurta çokluğunu ona bağladılar. Kasada ki Mesut beye -Herkes Mesut bu gün dediler o da - Dünya kadınlar günü ondandır deyip kutladı bizleri. Ve daha şaşırtıcı olansa isteyen herkese  altı koli verdiler (bir kolide 10 tane var).Bu bağlamda Foça Cezaevi tavukları fazla mesai yapmışlar kadınlar günümüzü kutlamak için, popolarına sağlık hepsine uzun ömürler dilerim :)

   Not; Başlıkta ki Fo-Ce yumurtaların üzerine vurulan tarihli damgadır...