9 Aralık 2015 Çarşamba

Komşumuz Orhan Bey

Apartmana taşındık (2008 ağustosu) yerleştik hemen herkesle tanıştım bir tek 7 numaradaki beyefendi kalmıştı. Biz onun çapraz üstünde oturuyoruz, balkonda ritmik bir düzende yaşıyor 10- 11 suları kahvaltı ediyor yalnız yaşıyor bembeyaz kaplan gibi kedisi ile (adı oğluş'muş sonradan öğrendim). Kahvaltı sonrası daha önce çizilip işaretlenmiş klasik kitaplarını okuyor notlar alıyor. Kahvesini içiyor klasik müzik dinliyor makara bantlı kocaman teybinden. Opera baleler izliyor video kasetlerinden.

   Hoş bakımlı fit orta boylu gençliğinde yakışıklı olduğu belli, ağır hareketlerle her gün sokağa çıkıp alışverişini yapıyor, sokak kedilerini besliyor gazetesini ekmeğini alıp dönüyor. Taşındığımızın ertesi günü bahçeye kedilere attığı çiğ balık et parçaları için apartman imza topluyormuş ihtar çekeceklermiş, imza istediler. İlk günümüz daha, aldı kağıdı içeri Şerif bakışıyoruz napıcamızı bilemedik. Yanıt küçük kızımızdan geldi "bizden önce olmuş olaylardan haberimiz yok, taraf olamayız bilgilenmemiz gerekli" deyin dedi. Bakışıp kaldık liseye başlıyacak veledin aklı bizi yendi :) Red etmiştik imzalamayı, bunu nereden duyduysa Orhan bey hiç unutamadı yıllarca.

 Asla unutamadığını söylediği ikinci şeyse. Baktım kahvesini içiyor balkonda seslendim "merhabaaa" ses yok, daha yüksek "merhabaaaa" bu sefer ürkekçe yukarı baktı. Ben el sallıyorum diz çöktüm çapraz yukarıdayım, "nasılsınız sizinle tanışamadık, biz yeni taşındık 10 numaraya Semra ben"dedim. Önce önüne baktı sonra yukarı "ama ben yalnız yaşıyorum" dedi. Ben bi an yanlış duydum sandım aklım karıştı sona "eee biz de üç kişi yaşıyoz nolcak şimdi" dedim kahkaha attım. O da şaşkın gülümsedi. Kahve içmeye bekleriz dedim. Önümüzdeki günlerde bayramdı biz gittik kahvelerimizi içtik. Bu tanışmamızı defalarca anlattı onun evinde tanıştığım herkese. Öyle deme nedeni ise yalnız yaşadığı için kimse gidip gelmezmiş apartmanda ona, en medeni yerde de var böyle durumlar. 

   Gecenin bu vaktinde aklıma Orhan beyi düşüren şu oldu http://www.edebiyathaber.net/klasikleri-neden-okumali/ içeriğinde yazanlar tam da onu anlatıyordu. Şimdi anladım daha önceki minik bantlarla işaretler konmuş klasiklerini her yaşında bir daha okuyordu her okuyuşunda başka tatlar anlamlar buluyordu demek ki.

    Kütüphaneci numaralandırmasıyla düzenlenmiş koca bir kitaplığı vardı. Torunlarına vasiyetle şu numaradan şu numaraya kadar olanlar senin yazmış. Ama üzgündü gençler okumaya, kitaplara düşkün değil diye.

    Çok kısa süreli evli kaldığı eski eşine bakıma muhtaç diye nikah kıyıp sigortasından faydalandırıp bakıcı tutup evine aldı. Birden sessiz dingin hayatı karıştı, bir yıla kalmadan vefat etti eşi. Ukraynalı olan bakıcısı sınır dışı edilecek diye ona kızının izniyle nikah kıydı.

    2.5 yıl sonra bir ay içinde Orhan bey 89 yaşında kuş gibi uçtu, evinde maaşı bağlanana kadar bakıcısı kaldı sonrasında hızla dağıtıldı evi, o maaşla bakıcının hayatı kurtuldu kızını torununu Orhan bey sağken getirtip kızını evlendirmişti. Kaç hayatı değiştirdi. Huzur evine yatamam kedimi bırakamam derdi kedisini kızı aldı. Kitaplar noldu bilmiyorum. Gecenin bir yerin de aklımdan geçtin olduğun yerde kitaplar klasik müzikler vardır umarım.Beraber içtiğimiz kahvelere, sokakta sizi görünce kolunuza girip yaptığımız yürüyüşlere, konuştuğumuz yazarlara ve bana bıraktığınız Dostoyevski'nin kitabına teşekkürler iyi ki sizi tanıdım...