18 Temmuz 2013 Perşembe

Eğitim Sisteminin İki Ayağıma Prangası

   Bu sabah 06.30 da kızlarım Bodrum'a tatile gittiler. Bu gidişleri ben de bambaşka duygu dalgalanmaları yarattı. İlk gidişleri değil bu iki kardeşin, iyi ki ikinciyi doğurmuşum dediğim, çok seyahatlere çıktılar üç yıldır. Bu seferkinin anlamı, küçük kızım için büyük bir nefes almak, özgürlüğe, genç olmaya kaçmak gibi oldu. 

   Büyük kızım için ise "başlarım böyle hayatın gidişatına" deyip genç olduğunu anımsama seyahati oldu sanki. İkisi de çok hırpalayıcı, dertlerini büyütüp altında ezildikleri, bir kış geçirdiler. Genç olduklarını dibine kadar anımsarlar umarım tazelenip dönerler.

   İkinci yıl denedi küçük üniversiteye girişi, ilk sistem şokunu yedi, ilk geleceğine ambargo koyan sınav sisteminin manyaklığında, ruhu parçalara ayrıldı. Bu yüzden bu kış hem daha mantıklı, rahat keyifli bir dershane hayatı yaşadı beş arkadaşıyla, hem de eğitim sisteminin korkunçluğu karşısında sık sık dehşete kapıldı. Genci bol olan ülkede sistemin eleyip, çiğneyip tükürdüğü gencecik hayatlara tanık oldu. 

   Ben büyük kızım da yaşamamıştım, böyle bir şok edici tanıklık. O hayatı daha ufak kazıklarla yavaş yavaş öğrendi, sistemin kaosundan sanatı seçmesi, o dünyaya dalması onu korudu. Ondan öğrendiklerimle küçükten öğrendiklerim iki ayrı film, roman, maç gibi. Apayrı senaryolara izleyici oldum, ofis boy oldum, getir götür işçisi oldum, kapıcı oldum.

   Küçüğün ilk sınavda istediği yeri kazanma bilgi ve zekasına sahip olduğu halde, sınav paniğinden yaşadıklarına tanık olmak, bana gönüllü hücre hapsine sebep oldu. Anne olmak bir bacağa prangadır az buçuk gider kendi hayatını yaşarsın pranganı sürükleyerek de olsa. Ama ben diğer ayağıma da kendim taktım prangayı, acı çeken üzgün kızımı bırakıp hiç bir yere gidemedim, onunla senkronize yaşadık iki seneyi.

   Hiç pişman değilim, anne olduğum sürece bunu çok defa daha yapacağımdan eminim. Benim annem de bizi bırakıp hiç gitmedi kendi hayatını yaşamaya, beni yamacından ayırmadan yaptı mutlu olduklarını, sinemalara, pastahanelere, çay bahçelerine, kamyonla hafta sonları mahallecek deniz kenarlarına götürdü. Sanırım doğru olan bu diye işlendi ruhuma, o yüzden başka nasıl olunacağını bilmem ve mutlu olamam gittiğim yerlerde. 

   Eğitimin bize kafa atmasından önce bisiklet turlarına giderdik, kamplı olanlarına da. Hoş bu geçen zaman da dışarıdan bakınca, bisiklet alemini de duygusuz, duyarsız, paylaşımsız, ruhsuz bulur oldum. Amaçları sadece kilometre yapmaya dönüşmüş neredeyse. Bir avuç çok sevdiğim insan dışında, hiç birini bir daha görmesem özlemem. Geldiler geçtiler ömrümden. Neyse konumuza dönelim :) hala okuyonuz mu vay manyaklar, yapacak işiniz mi yok aylak bakkallar :) 

   Sınav bitti derin nefes almayla sonuç beklendi heyyooo enfes hayatı boyunca mutlu olacağı anlar yaşadı, heee bitti mi sandın  yok anam bir raund daha çıktık mindere "acı var mı Rocky" diye replik yapmayın yav. Isırma modundan çıkmamış bir köpeklik var daha üzerim de. 

   Yerleştirme sıralamasın da dört kızın yaşadıklarına tanık oldum bir de, haydaaaa, amma hırpalanma amma gerilim korku filmi arkadaş. Neyse bir bir atlattılar sanırım, sıralamalarını yaptılar, bitti lan galiba derken, en son akşam kriz geçiren sonuncusunu aldım geldim gece 22 de evinden.

   Hem grip, hem ağlıyor, hem sıkışmış "ama ben o okulu değil bu okulu, ama ben o bölümü değil bu bölümü istiyorum" (replik hepsin de aynı, benim kızımın sabit rotasına toplum baskısı karışmıştı, o bile manyaklaştı bi ara) 
Neyse ilaç verdik, güldürdük, meyve ıhlamur bastık bünyeye. Açtık kara bulutlarını yaptık sıralamasını da o arada. 

   Bisikletçi şahane bir veledim de bizdeydi, o da yaşadıklarını anlattı. Büyük kızıma yüksek lisans tüyolarını aktarmaya gelmişti. Sanki erkekler daha sakin, daha sağlam yaşıyorlar bu sorunları. Erkek veletlerim kulağınıza küpe olsun,  zeki ve hırslı kadınlardan hemmen kaçın hemmen aman çok yorucular çok :) 

   Bu sabah gidişlerinin beni etkileme sebebi, kendi hayatlarına  uçup gittiler gibi oldular ikisi birden. Hem sevinç, hem inanılmaz hüzün yaşıyorum. İçimde büyük bir ferahlık var, görevini yapmış anne özgürlüğüdür bu. Hem de, "bu da gitti yeandın kızım bakam nassı becericen çocuksuz yaşamayı" diyorum kendime.

    Hee sen napıcaksın tatil de derseniz, hani gezecektin mi dediniz demeyin valla, kıpırdamıcam hiç bir yere, bu duygunun hafifliğin de şu anda Kanarya adaların da gibiyim. Prangamın biri çözülmüş heyyy özgürlükkk :)) 

   Bu eğitim sistemine küfürlerimi, hırslı çocuğu olan ailelere de "umarım çok hırpalanmazsınız" diye iyi dileklerimi gönderiyorum...

   Bakacaksın 
   Benzemiyor giden günler geçenlere,
   Dalacaksın.

   Bir sevgiyi anlamak
   Bir yaşam harcamaktır,
   Harcayacaksın.
        
                            Özdemir ASAF 

    "Kızlarıma harcıyorum..."
                  
   

Hiç yorum yok: