7 Ekim 2013 Pazartesi

İçe Yolculuk

   Bu başlığın gerçek anlamını çok az insan bilir, çok ama çok azı da, kendi içine yolculuğa çıkabilme cesaretini göstermiştir. Çok değerli nadir parçalardır onlar,  yolculuklarından inanılmaz değişimler elde etmiş, her yanları kanaya kanaya, çıraklıktan ustalığa doğru, yollarına devam ediyorlardır.

   Peşine düştüğüm insanlar onlardır, ömrümde çok azıyla tanışma bahtiyarlığına ulaştım. Onlar senin kalkanlarının arkasını iki saniyede tarayıp net sonucu bilirler. Şaşakalırsın o kadar hızlı anlaşılmaktan, çıplak gibi hissedersin kendini.

   Elli yıllık hayatını iki saatte paylaşırsın, bir ömür tanışıyormuş gibi olursunuz. Keskin bir huzur taşırlar ruhlarında, bulaşıcıdır da etrafındaki bitkilere hayvanlara bile geçer o huzur. 

    İçe yolculuğun bendeki tanımı şöyledir. "Kendi ruhundaki her girdi çıktıyı bilirsin, geçmişinden taşıdığın tüm karanlık odalarına korkarak girip, o odalara aydınlık pencereler açarsın" Birisi sana seninle ilgili "bunu neden böyle yaptın"  dediğinde net bir açıklaman olur bilmem, bilmiyorum yanıtları olmaz, bilmediğin bir şeyle de karşılaşırsın. Seni karşılaştırana minnet duyarsın. Nedenini bulmak için bir iç yolculuğuna daha bahanen olmuş olur.

   Çok zaman düştüğün derin bir uçurum büyük bir acıyla başa çıkamayışın, ya da bir depresyon tedavisi, bir psikolog, bir psikiatrist, bazen de minicik bir neden, belki de sadece bir dost lafı iteler seni o kapıdan içeri

   Yeni hayatıma katılan insanların ruhlarında, en çok bu kısmı heyecanla, önemle incelerim. Son yıllarda en çarpıcı gelen üç ruhtan bahsedeceğim.

    Birinci, sağlam yollardan büyük depremlerden geçmiş yalnız yaşayan bir kadın uzun uzun uğraştım ürkütmemek için. En sonunda bizim mutfakta bir kahvaltı da kapısını açtı ruhunun (bana değil ha kendine) içeri baktı ama, hızla kaçtı. Benim geçmişimde yüzleşilecek bir şey yok, hepsini yaşadım geçti dedi.  

   İkincisi evli çocuklu, o da hiç bilmediği bu arenaya çocuğu için ucundan bulaşmak zorunda kaldı, anlamak öğrenmek istiyor evladını. Kendi ruhunu çözemeyenin başkasına, ruhtan yana yardımı olamaz, yardım da değildir zaten, geçtiğin yoldaki tecrübeni aktarabilirsin ancak. Neyse o arkadaştan hiç umudum olmadığı halde, çocuğu için yavaş yavaş açtı kapıyı, içine bakıyor şimdilik. Benim yamacımdan kopmama nedeni belki de budur, ben habire itiyorum "gir yürü yolculuğuna" diye. Dürüstçe "bunları hiç bilmiyordum ben, öğreneceğim çok şey var" diyor ve öğrenmek için canla başla uğraşıyor kendisiyle.

   Üçüncü de evli, çocuklar yuvadan uçmuş, sağlam konuşuyor akıllı, farkındalığa kafa yoruyor. Ama ne zaman kendi ruhunun kapısına getirse bir şey onu "boşverrrr " diyorum  geçiyor dedi. "Bunu neden böyle yaptığını hiç düşündün mü?" dedim. "Bilmiyorum dedi, sen hepsini biliyorsun galiba" dedi. Ve hoşlanmadı sanki bu işten. 

   Üçü de kendilerinden kaçıyorlar gibi geliyor bana, ortadaki yürümeye başladı ama, ne kadar isteyecek o yolculuklara çıkmaktan, ne kadar zevk alacak bilemiyorum çünkü amaç evlat için. Oysa insan sadece kendi için çıkmalı içe yolculuğuna, yalnız ve neden kendin olmalısın.

   Hayatımı heyecanlandıran bekleyiştir, kendi yolculuğundan biriktirdiklerini paylaşacak insanları beklemek. Sanatta var, edebiyatta daha çok, sinemada daha az, ondandır kendimi her gün bir film, bir kitapta arındırmam. Kendi yolculuklarının izlerinden taşıdıkları ile sizinle ruhdaş olan ustalara selam çaktım.

    Ruhlarına hiç bulaşmayanlara da eller havaya parçalar çaldırıyorum, ben de oynarım hep beraber söyleyelim ama, onlar da gerekli yahu  :))  

Hiç yorum yok: