13 Şubat 2014 Perşembe

Sirke ve Şarap

   Alt katta tadilat var, erkenden uyanıyorum "ha şimdi başlıcaklar ha şimdi girişcekler" diye beklemekten, yeni toparlanmış balatalarım ses yapmaya başlıyor, fırladım evden sokağa attım kendimi.

   Köşedeki Akrapol Kuaförün sahibesi şahane bir Karadenizli olan Melek'ime suratsızca uğradım. Hem benimle lafladı hem bi saç kesti gel "çay verelim" dedi. "Yok daha kahvaltı yapcam" deyince. "Bekle işim bitiyo kahvaltı yapcaz biz de hazır içeride" dedi. Atladım onun bisikletine sıcacık gevrekleri aldım, gevrekçiye "bisiklete bakın ben şuradan peynir alıcam gelicem" "gel abla ben buradan vereyim sana peynir" dedi, çıtır tahinli çörekleride kaptım geldim.

   Kahvaltının sonuna doğru yaşlı zarif sessiz bir bayan geldi oturdu işlem sandalyesine, bekliyor Meleği, o da bi mevzu anlatıyor ben kadın bekliyo diye gerildim. Melek "O vakit geçirmek için de geliyor buraya eşini kaybetti, kanser birini yendi biriyle daha uğraşıyor" dedi. Al sana kocaman bir hüzün, aldım çayı Melek gelene kadar lafladık bayanla. 

   "Ne kadar hoşsunuz" 
    "Ne hoşluğu, kalmadı artık hastalıklarla uğraşıyorum memelerim alındı şimdide mesane kanseriyim, uyku sorunum var"
     "Azcık destek alsanız uyuyunca hayat daha katlanılır oluyor ben de de var uykuya dalma ama benimki"
    "Almıyorum o ilaçları antidepresan sevmem ben, 15 gündür evden bu gün çıktım, yürüyemiyorum artık"

   Sona Melek geldi fön çekerken doktor olduğunu söyledi kadının. Ben dumur ve hemen özür diledim ukalalık ettim affedin lütfen diye (lan doktora da ilaç önerdim ya helal olsun bana da ) İşi bitince yürüdü gitti.

 Öyküsü şu, eşi mutlu olacak diye onun memleketine taşınmışlar, üç ay sonra vefat etmiş eş, parkinson hastası imiş. Kadın geriye dönmüş, hiç bahsetmediği çocukları varmış. Ölmek için gün sayıyorum, beni neden arkaya bıraktı gitti diye eşini suçluyormuş.Üzücü bir hüzün akıyor üzerinden, beş dakka sona mezar yeri bakmaya gidersin o kadar ağır havası var. İçinde en küçük bir hayat belirtisi yok dicem ama fön çektirdi saçına. Dimdik yürüyen, çok güzel yaşlanmış bir kadın 80 yaşındaymış hiç göstermiyor ama içi  kırgınlık, küslükle ölmüş. İnsanın içi ürperiyor ruhuna baktığında gördüğü hüzünden.

   Bak şimdi bi 80 lik daha geliyor farkı gör dedi Melek. Ahaa adı Güloş (gençler öyle diyor) gözde pilot gözlükleri altta tayt Aysel Gürel kafalı fıkır fıkır bi kadın. Kahkahalarla bir sürü şey anlattı. Kadınları sokak çocuklarını koruyan bir oluşumda yer alıyormuş, politika ile ilgili, kimseden bir şey beklemiyor herkes iyi olsun (çocukları için) temennileri var. Torunuyla kanka onun için sigarayı bırakmaya uğraşıyor. İçimi dışımı güldürdü güneş bizi yakarken içtik kahveleri.

   O arada eski borsacı yeni meyhane işletmecisi hoş bir hatun geldi. O da bi sürü matrak şey anlattı 40 yaşında ama çok genç gösteriyor. O andaki mevzu erkekleri yatırdılar kadavraya :)

   Pazara çevirdim rotamı, kaç kişiyle lafladım yol boyu, pazar şahaneydi yemyeşil. Ne güzel bir gündü. Bu şehirde bir yıl yalnızlıktan ağlamıştım. Evren güzel insan yağdırıyor tşkler hayat.

   Birinci kadın hayatını sirkeye çevirmiş, ikinci kadın şarap gibi, birinden kaçarsın, biriyle saatlerce keyifle sohbet edersin. Seçim tamamen bizim elimizde, kendi dengemizi sağlam kurarsak, hayatta hep denge, huzur ve güzellikle dönüyor. Üzümlerimmmm benimm, öptüm hepinizi tek tek :)

    
     
    
    

Hiç yorum yok: