4 Mart 2014 Salı

Yeni Yuvamız 35'lik Sophia

   Küçük kızımız Bornova Anadolu lisesini kazanınca taşındık İzmir'e, geri dönmek üzere geldik (tek dönmek isteyen de  bendim). Burada bisikletle, veletlerimle, ruhu velet yaşdaşlarımla yeni bir hayata zıplayınca kalmaya karar verdik, Manisa'daki evimizi sattık. 
Oturduğumuz evde kışı da geçirelim baharda ev aramaya başlarız derken sessiz ev sahibimiz gereksiz bir atar yaptı (çıkın demedi). Bu da bize kaldır kıçını ev aramaya başla gibi geldi. Başladık aramaya, her gittiğimiz evden mutsuz çktık. Her ev karanlık odalı, ruhsuz binalı, içi enerjisiz geldi sanki bize.

   Hele "alalım bari bu evi" dediğimiz, henüz yeni vefat etmiş eşyaları toplanmış yaşlı bir kadının evi çok çarptı beni daha yeni gitmiş apar topar satıyor hain evlatlar diye rüyalarıma girdi kadın. Tüm bunlar benim "EV" ile ilgili kendi ruhumdaki taşları da oynatınca ben sağlam bir takla attım.

   Rabişim çok sağolsun, elimden çok tuttu o günlerim de, aldı aldı evlere götürdü, sıfır, eski tadilatlı bi sürü ev baktık beraber. Hiç birinden mutlu çıkmadım, hah burası demedim. Oysa o evler, beni başka şeye hazırlayan senaryolarmış sadece. 

   Aramalar bizi umutsuzluğa sürükledikçe evdeki huzur da tükendi. En sonun da bi arkadaşımın lafı dank ettirdi mevsimin kışı insanın moralini ev ararken daha çok bozuyor demişti. Bi kaç arkadaşta fiyatlar delirdi seçimlerden sonraya bırakın demişti bırakmıştık aramayı. Ama keyfimiz çok kaçıktı, elimizdeki para, oturduğumuz semtte ev almaya yetmeyecek gibiydi.

   Bir ay önce bir pazar yataktan kalıp telefonun başına oturdum (normalde yatakta kitap okuduğum saattir) tlf çaldı açtım bir ses "merhaba Semra'cım" dedi, tanıyamadım sesi "merhaba" dedim. "Aaaa tanımadı şimdi bu beni" deyince tanıdım "altı yılda bir kez ararsan normal tanımamam Nesrin'cim" dedim.

   Bizim apartmanın seksi şey dediğim, 80 liklerin yakan cazibelisi. "Kızımın yanına taşınma kararı aldım, emlakçıya söylediğimiz andan bir saat sona dört kadın geldi, on gün sonra yurtdışından eşim gelecek alıyorum evi dedi. Şokta olduğumdan, unutmuşum, gece aklıma sen geldin nasıl unuttum bunu, lütfen siz alın evimi çok mutlu olurum ve  huzur duyacağım" dedi. 

   Öylece kaldım, "sizi çok seviyoruz gideceksiniz diye apartman da çok üzgünüz. 35 yıllık karşı komşumu da mutlu edeceksiniz onlarda sizi çok seviyorlar" dedi. Gözlerim doldu bu sözlerden "çok onur duydum beni mutlu ettin Nesrincim" dedim.( Apartmanın iki seksi şeyine, diğeri de karşı komşusu Sadetcim, taşındığımdan beri isimleriyle hitap ediyorum onlara her zaman kıkırdamışlardır buna)

   Şerif ve kızım uyuyo kalksınlar, büyük kızım salı gelecek onunda fikrini alalım dedim. "Haber bekliyorum" dedi. Bizimkiler geldi salona küçük alalım bu semti apartmanı seviyoruz dedi, birinci onay çıktı. Ailece şaşkındık, büyük kızımızı aradık normalde o saatte kalkmış olmaz uyanıktı ve "yapıştırrrr derhal alın, yaşlılık evi gibi de düşünmeyin, yaşayın şimdilik sona satarsınız, daha güneşli ev alırız size"dedi ikinci onayda çıkınca, alıyoruz dedik.

   Ve o anda benim içimde " Hayat Güzeldir filminin yönetmeni ve oyuncusu Roberto Benigni'nin oskar kazanınca ödülünü almak için Sophia Loren'e koşarken attığı çığlık SOPHİAAAAA  beynimde defalarca tekrarlarlarla çınladı durdu. Sonra düşündüm nereden çıktı bu sahne diye, o kadar üzüntüden sonra bana da oskar gibi geldi bu ev  ve adını SOPHİA koydum Şerif'de beğendi :)

   Kahvaltıdan sona kahveleri yaptım, aldık tepsiyi indik aşağıya ve ön anlaşmaya içtik kahvelerimizi. Nesrin hemen kızını aradı, o da geldi herkesin mutlu olduğu bir an yaşandı.


   Onlar bizden 27 şubata kadar izin istediler tapu için. Ben de martta geçsin nüfusumuza dedim, iki kızım mart doğumlu, mart severim ben. Dün 3 mart Sophia'yı nüfusumuza aldık, artık bize yuva olacak. Kısa bir süre sonra boşaltacak evi Nesrin. Sophia botoks, kalıcı makyaj gibi estetik işlemlerden geçip bizi bağrına basacak.   

   Eğer diğer evleri gezmemiş olsaydım, kuzeye de cephesi olan Sophia'ya hemen bağlanamazdım, belki istemezdim bile,  güneş de güneş diye manyaklaşan ruhuma "yahu olmasın evde çok güneş, 300 metre ötede sahile çık, al güneşini işte yeter ki bu sokaktan gitme, diye kendime sövdüğüm anda oldu herşey. 
Bir düzen var ve o düzenle oluyor başımıza gelenler. Dördüncü katın satılmadığı 18 ayın en sonunda "güneşin azsa neden çıkayım o kadar yükseğe" dememin ertesi günü satılması gibi.

   Yine sadece sevdim, onlar beni daha da çok sevdi, bu ev bize sevgiyle geldi. Beni sevenlerin hepsi arama sırasındaki üzüntümde yanımda oldu. Moral verdiler, keyiflendirmeye çalıştılar, çok şanslı bir kadınım ben, tşkler Tanrım herşey için tşkler.

   Devir işlemleri sırasın da o kadar nakit para ile dolaşmak korkuttu beni, yanımız da iki veledim olsun istedim, birinin  işi çıktı gelemedi. Atakan'ım tüm öğleden sonra koruma görevlimiz oldu. Ve bir çanta paranın ağırlığına şaştık durduk. 
Son günlerin gündemi olan, onca paranın ağırlığı hakkında fikrimiz oldu, taşınır şey değil kesin forklift taşıyıcı gerekli çok yorulmuşlardır çok.

   İşlemler yağmur eşliğinde uzun sürdü, akşam üstü bitti. Gelirken alışverişimizi yaptık, Atakan'ımızla balıklarımızı attık fırına, sofrayı donattık, hepberaber yaşayalım sağlıkla sizlerle dedik...   Fotoğraf  

2 yorum:

ymb dedi ki...

Semracım,
eline, kalemine, aklına, yüreğine sağlık... ne güzel yazmışsın. güle güle oturun yeni evinizde.

Semra Çetindağ dedi ki...

Hep beraber güzel günler yaşayacağız o evde Yılmazcım :)