1 Şubat 2014 Cumartesi

The Layd





   Bu filmi üç kere açıp izlememiştim. Kadının hüzünlü bakışı ruh halime uygun olmadığından kaçtım bir süre. İzlemeye başladığımda, neredeyse hiç ara vermeden bir sürü duyguyla izledim. Çok yerin de gözyaşlarımı tutamadım. Burma hakkında bişiler bilmeme rağmen, insani duyguları aktarım dozunun yüksekliği ile duygudan duyguya geçtim durdum.

   Benim için sinemanın anlamı tam da budur. Seni olduğun gerçekten alıp, bir süreliğine başka bir dünyaya sokar, orada yaşatır, kendi dünyana döndürdüğünde kısa bir an ne olduğunu kaybettirir. Müthiş bir kayboluş sunar insana. Hayatımın tüm kara zamanlarından, kitaplar ve filmlerle kaçıp kendime dünyalar yaratmışımdır. Her biri bana  iyileştirici iksirler sunmuştur.


   The Layd filmi, Burma'ya demokrasinin nasıl geldiğini anlatırken beraberinde, naif güzel bir aşkı da anlatıyor. İki çocuklu bir anne, akademisyen iken, normal bir hayattan hızla idollüğe çok da istemeden sürüklenmesini anlatıyor.
Nobel ödüllü Aung San Suu Kyi'nin gerçek yaşam öyküsüdür.

   Filmin Amerika'da vizyona girdiği günün, Suu Kyi'nin 15 yıllık ev hapsinden sonra, Burma'da parlamentoya girişiyle aynı gün olması da manidar. 
"Laynn Amariga elin toynağın durmuyo hiç, orayı da mı öptün, o ara" diye de iç sesim alt yazı geçiyo :) Gerçi Clinton "alakası yok valla tesadüf", "filmi Burma'ya gitmeden de izlemek nasip oldu" demiş. Artık yorumu size bıraktım, engel olunamayan iç ses alt yazınızı da okuyom :) 

   Luc Besson iyi bir yönetmen çok da güzel bir film üretmiş. Çekimler çok güzel, film karanlık yılları anlatsa da içindeki aydınlığı ve umudu da taşıyor seyredene.


   
   Yukarıdaki foto filmin çok etkileyici sahnelerinden biri sadece, direniş de üretmeye en güzel örneklerden biri olmuş. 

    Gandi filmine benzettim çok zaman, Hindistan'da yaşananların aynısı, zaten dünyanın her yerinde zulüm de aynı yaşananlar da aynı. Ve her ülkede aynı senaryolarla aynı filmler durmadan oynuyor.

 Burma için izleyin, sinemaya emeği geçen tüm sanatçılara, teknik ekiplere yaşadıkça tapacağım, iki saatliğine bile olsa buz tutan ruhlarımıza sızıp ömrümüzü baharlıyorlar...   

Hiç yorum yok: