30 Haziran 2014 Pazartesi

Çocukluğumun 3 Fotosundan Biridir



Çocukluğumdan üç fotom var biri bebeklik biri 3 yaş bir de bu 5-6 yaşlarında olmalıyım. Ne zaman elime geçip baksam buradaki küçük kıza içim sızlar kocaman bir "kıyamaammm" geçer içinden. 

   Terlikler küçük, ceket kollarım, pijama paçam, elbise boyum hepsi kısa. Naif, sessiz sık sık hastalanan öldü ölcek bir çocuk olarak büyüdüm ben.Annem hep söylerdi bazen de ağlardı anlatırken. Hiç ağlamazmışım, en az alt bezi kullandığım çocuğumdun, (altı ayda bitmiş ayol kıçımın terbiyesi), hiç üzmedin beni derdi.Hala kimseyi üzmeden yaşamaya uğraşıyorum, bu dünyaya zarar vermeden yaşamaya kafa patlatıyorum. 

   Bak şimdi anımsadım da, tam da bu yaşlarımdaydım annem evlere badana boya işlerine başlamıştı. Beni bırakacak insan olmadığı için, hem de kendine güvence (yabancı evlere gidiyosun zor iştir) yanında götürürdü. Elalemin evin de mantosunu yere serer beni üstüne oturturdu. Saatlerce hiç kalkmaz, hiç mızıldanmaz, insanların evlerini kurcalamazdım.

   O evlerde iyi insanla kötü insanın farkını öğrendim ben. İyi insan "aaa Melihanım olmaz öle der alır beni koltuğa koyar, önüme habire bişiler getirirlerdi, şeker, kitap, oyuncak, bisküviler evde yaşıtım varsa onunla oynamaya teşvik ederlerdi. Öğle yemekleri ziyafet gibi olurdu. Çoğu beni lisedeyken bile çağırırlardı, "gelsin çocuk da burada yesin öğle yemeğini" diye, okuyo oluşumu takdir ederlerdi.Bu günkü insan oluşumda payları vardır. Hepsine minnettarım.

   Bir de kötü insanlar vardı, manto üzerinde oturmamı görmezden gelip, oracıkda uyurdum annem hırkasını örterdi üzerime. Onlara asla gitmezdi bir daha annem iki kat para verseler, yalvarsalar bile. Bana ola ki biri inceden bir laf söylesin, şırak diye işi bırakır, fırçalarını yıkamaya başlar feryat figan eden evin kadınına da "daha iyi yürekli, merhametli insan olmasını öğren" der, yarım yövmiyesini almadan çıkar giderdik. 
Delikanlı duruşun hası annemdeydi. Hiç boyun eğmedi sisteme. Oradan gelmedir duruşum, hiç kimseye ceket iliklemedim, makamları, mal mülk, bisikletin üzerinde "şu kadar km yaptım"cıları sallamayışımın geçmişi ustamdandır. 

   O zengin evlerinde hiç bir şeye özenmedim, bir tek kitaplıklarına bayılırdım "vayy bee bu kadar kitap için çok zengin olmalılar" diye iç geçirirdim. Yıllarca açtılar bana kitaplıklarını, aldım okudum iade ettim.Onların çocuklarıyla arkadaş oldum, o evler de güzel karşılandım uğurlandım. Annemin kahramanımın duruşunun kaymağıdır bunlar.
   
   Lisede açıldım canlandım izcilikle, okulun enerjisiyle bu günkü manyak halimin temelleri atılıp inşaat başladı, ve halen devam ediyor. Akıllılıktan bir fayda görmedim, sorumluluğu, hüznü çok . Delilik boşverrr dedirtiyor, kahkahalar getiriyor, daha da delireceğim veletlerimle ömrüm oldukça :) 

   Dip not: Yazdıklarımı hüzünle okumayın, sakın bana üzülmeyesiniz. Ben çok şanslı bir insanım, hayatıma doluşan iyi yürekli, sevmesini bilen insanlarla payıma düşen ömrü mutlu yaşıyorum, yaşamaya da uğraşıyorum. Her zaman toz pembe olmuyor ama, her renkle rengarenk olunur zaten ki...

3 yorum:

Semra Çetindağ dedi ki...

Ercan Çakan: Yaşam guardım düştüğü zaman, yazılarını okur oldum,bizden de rahmetli annene teşekkürler,bize seni yetiştirdiği için....

Kenyalılar dedi ki...

Diyecek kelime bulamıyorum pes doğrusu siz kimsiniz böyle yahu? anlatacak daha neler var kimbilir...

Semra Çetindağ dedi ki...

Sıradan, yaşadıklarından süzülenleri anlatan bir kulum...