6 Nisan 2013 Cumartesi

Bisikletle Sıradan bir Cumartesi Günü

   Biliyosunuz (takip edenler) küçük kızımızın Öss (bizim için adı hala bu, eski nesil) si için, bir tür koçu gibiyim, evden o dersane de iken, nadiren çıkıyorum. Geçen de bir dostuma dedim, gün için de üç saat boş vaktim oluyor, bakıyorum tüm sevdiklerim karşıda,üç saatte gidip gelemem, burada olanlar çalışıyor, bir yere gidemiyorum bu yüzden. Şikayetçi değilim halimden.

   Hafta sonu hep beraber kahvaltı etmeye özen gösteririz daima. Cumartesi Şerif uzun tura çıkmıyo (pazar gidiyolar Rami ile) ama kaşındı, Kaklıç yapalım diye ki, ona yetmez o kilometre. Yazamadık bile Facee direk çıktık. Soner'i aradık o geliom dedi. Yolda bir bayan arabası ile beni durdurdu,(Şerif uzak ta duruyo) net bir şekilde sorular sordu, siz bana uygunsunuz dedi (hafta sonu öğleden sonraları tur istiyomuş) direk tlfonumu aldı. İşte budur arkadaş, hayran oldum Berrak'mış adı ne özgüven helal olsun.Bisiklet sizi grünür kılar, insanları size çeker örnek:1   

   Ben Soner'in yanına sürdüm Yasemin'in cafenin oraya. Şerif fotoğrafçı Coşkun'a hadi demeye gitti. Bi baktım yanında yol bisikletli genç bir arkadaşı alıp gelmiş Ali Haydar (örnek2) komiği de tanıyo sanıp bisikletini mi değiştirdin ? Diye soruyo, yanıt bomba "abi hayatımda aldığım ilk bisikletim bu ve biz tanışmıyoruz" :)) 

   Bizim  yaşlanmamız bile aynı laaan, ben de spor salonun da bir kadına "naber, geçen hafta yoktunuz " dedim. "Eşinize sordum kızınız gelmiş" dedim . "Kadın karıştırdınız sanırım" dedi. "Yok ya tanıyom ben sizi, karıştırmam" dedim . Böyle de bir özgüven heee bendeki de. Plates sonun da bi baktım sandığım kadın eşiyle,  "anaaa" deyip bir kahkaha attım, ve açıkladım, diğer benzettiğim  kadında, hep beraber güldük.Yaşlanmak ve bunamak böyle bişi işte, ömrümün sonuna kadar güleceğim, eksilen gençliğime, kendimle dalga geçerek . 

   Emre'mizin arkadaşımız bastık bağrımıza derhal, yola çıktık  ama  Şerif'le ikisi bizim tempomuzdan sıkıldılar, uzun zamandır bisiklet binmeyen Soner'le ben, huzur evi modundayız, darlandılar. "Siz gidin Kuşcenneti yapın (20 km fazladan bir yer orası, bilmeyenlere not) dönün Kaklıç'a gelin" dedim anında toz oldular.

   Yolda Süha'yı gördüm, bi öğrencisi ile (hehe kahveden sölediler valla klarnetçimiş öğrencisi) mis gibi bisiklet tepesindeydi, çok sevindim, uzun aradır binmiyo o da. Hızla geçtik selamlaşa bildik ancak.

   Sabah kalkışımdan beridir bir kafayı bulmuş hal var üzerimde, sanırım aldığım antihistaminik ile (kaşınma hapı)  alakalı, kahvede Kemal babam dedi "yarım iç kızım hapını" diye. Ne varsa tecrübede var yarım içicim bu gece. 

   Ali Haydar şahane bir genç adam,akıllı ne istediğini bilen, dayatmalara yeter uleyn diyo kendince, BİR BİSİKLET ALIP, SOKAĞA ÇIKMIŞ, İNSANLARLA İLİŞKİ KURUP, KONUŞUYO (benim sloganım bu ya, ondan büyük harf yazdım, hani okuyan biri de yapsın diye) açtığı kapısından bisikletle insanlar doluşuyo hayatına, eminimki aşk bile gelecek,   bıcı bıcı anlatoyooo ve bekarr, heyyooo ben bunu da evlendirmeye uğraşırım :)) 

   Zorrrla döndüm, neşem kıttı, halsizlik diz boyu, Bostanlı'da dağıldık, balığımızı, roka, marulumuzu alıp eve geldik (rakı evde vardı) kızımızı dersten çektik soframıza, her şeye ŞÜKÜR ETTİM taaa derinden ve yürekten. Hala duş alacak gücü bulamasam da, bisiklet kıyafetiyle size bunları yazıyo olsam da. Tşkler hayat, teşkler bedenim, tşkler bisikletim, bana verdiğiniz  güzelim cumartesi için ... 

Hiç yorum yok: