19 Nisan 2013 Cuma

Bir Daha Gidemeyeceğim Yerler

   41 yaşımda on sekiz ay dolu dolu dağlarda gezdik. Dört mevsim her pazar sabahın köründe gidip akşamın karanlığında döndük. İnanılmaz anlar yaşadık, her hafta  başka tarafından tırmanılan Spil, Yunt, Yamanlar dağlarının manzaralarında mest olduk. Bir kez de  Murat dağına konaklamalı gittik. 
   O manzaralarda transa geçerdik adeta, kendi gücünle güzele ulaşmanın derin hazzı da eklenince, başka türlü bir baş dönmesi yaşanıyor o anda. O zevkin miniciğini tattığımdan, dağcıları çok iyi anlarım, müthiş bir zevktir gücünle tırmanılan, zirvelerdeki doyumsuz manzaralar, tırmanıştaki yaşanılan unutulmaz anlar.

   Çok geç başlanıp, bedenen de çok güçlü olmayınca meşakatli olurdu benim için. Çok kez çantamı taşırlar, beni sopasının ucuna takıp çeke çeke götürürdü sorumlumuz Nurullah Candan . Ayak bileğin de ciddi bir sorunu vardı onun da, sonra yavaş yavaş gelememeye başladı, ameliyat olup dağlara veda etmişti. Onunla aynı derin hüznü de yaşardık, bir tür dağları vedayla gezdik o sene .

   Zorla çıktığım tepelerde, bir kayaya oturur, manzarayı derin bir hüzünle seyrederdim. Oraya ilk ve son gelişim olduğunu bilirdim. Oturduğum yerdeki kayaları, ağaçları sever vedalaşırdım. Bir daha göremiyeceğim manzaraları zihnime nakşederdim. 

   Yaşlandığımı ilk o zaman duyumsadım, ömrümün 4o yılı geride kalmış, yapacağın şeyler kısıtlanıyor, hem bedenden hem zamandan dolayı. Hiç yaşamamış olmaktansa, tatmış olmaktan tabiiki çok mutlu olsam da, hüzünde o mutluluğun kıyısında hep vardı.

   Sonra tam yaşlandım lan artık, yürüyüş, aerobik, step bunlar yeter bana derkennn, gümbür gümbür bisiklet girdi hayatıma. Haydaaa yine aynı duygu da peşimde, kulağıma fısıldayıp duruyor "sen bu rampaları çıkamazsın, hehehe bu katıldığın büyük tur son" diyor hiç susmadan piç kurusu. 

   Haklı olduğu çok şey de var yani o piç kurusunun. Katıldığım uzun kamplı turlardan deli zevk alsam da, çok zaman dolmuş muavini olup, şöförlerin "bizim dolmuşa bin abla" dediği neşeli insandan öteye geçemedim. Kendimle dalga geçen biri olduğumdan hüzüne tekme atıp acaip eğlendim de. Ama orada o yolları babalar gibi  geçecek birinin hakkını yedim duygusu bir daha katılmama sebeptir.

  Yine aynı hüzünle vedalaştım en büyük hüznü de kapadokya da yaşadım. Kapadokya gibi bir cennette bisikletimle var olup dolmuşun has yolcusu olarak tamamladığım tur sonucunda bu duygularımı tur organizasyonundan Gürol Caydaş'a anlatmıştım o da "niyet önemli, sen gel, biz seni teknik ekibin motor arkasına koyarız" diye moral vermişti.

   Bisikletin en güzel yanı da bu, hep kendi beden gücüne  göre rota koyup orada gidip gelebiliyorsun. Tanıştığım beni Kraliçem, Sultanım diye seven şahane yürekli gençlerim, o rampalarda, hemen gelip sırtımdan itip yardımcı oldular her zaman. Bisikletten sağlam düşüp de, korkudan  bıraktığım da, telefonlarla mesajlarla "biz de düşüyoruz geri dön" deyip ikna ettiler, koruyup kolluyorlar hala.  

  Evet bir daha gidemiyeceğim turlar, çıkamıyacağım dağlar olsa da, hala yürüyebileceğim yollar, gideceğim yeni yerler var. En heyecan verici yanı da, tanışacağım cepleri hikaye dolu YENİ İNSANLARın beni bekliyor olması. Hayatının  boş tarafına ağıt yakan, sirke ruhlu çekilmez insanlardan olmayın. Yaşamınızın dolu yanına şaraplaşan ruhunuzla, övgüler sloganlar yaratın.Unutmayın, yaptığınız en küçük spor, sizi sağlıkla uzun yıllar bir yerlere taşıyacaktır.

   Bir daha gidemeyeceğim yerlere hüzünle selam verip, bekleyen yerlere de bekleyin uleynnn GELİYORUM dedim bile :)) 

  

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Saboları varis çoraplarını giyip örtülecek ne örnekler ne nakışlar bekliyo bizi tadımlık diil doyumluk sohbetler eşliğinde dicem ama yok hiç cazip gelmedi yaa.ismi.